AVRUPA KİMYASALLAR ENDÜSTRİSİNİN REKABETÇİLİĞİ BAŞLIKLI RAPOR

Avrupa Komisyonu'nun yeni dönem çalışma planında önceliklendirdiği Avrupa Temiz Sanayi Planı'nın, Refah ve Sanayi Stratejisinden Sorumlu Komisyon Başkan Yardımcısı Stéphane Sejourné tarafından 26 Şubat'ta açıklanması öngörülmektedir. Bu çerçevede, söz konusu plan kapsamındaki stratejik sektörlerden biri olmayı hedefleyen AB kimya sanayinin çatı kuruluşu Avrupa Kimya Endüstrisi Konseyi (The European Chemical Industry Council-CEFIC) tarafından 10 Ocak 2025 tarihinde, "Avrupa Kimyasallar Endüstrisinin Rekabetçiliği" başlıklı bir rapor yayınlanmıştır.

Bahse konu raporda, Avrupa kimya endüstrisinin mevcut durumu ve küresel sahnedeki rekabet gücü incelenmiş olup, kimya endüstrisinin rekabetçilikte diğer ülkelerden geride kaldığı ve bir kırılma noktasında olduğu vurgulanmakta ve söz konusu planın açıklanması öncesinde, sektöre yönelik beklenti ve politika önerilerine yer verilmektedir. Bu bağlamda, idari yükün azaltılması ve sadeleştirilmesi, teşviklerin artırılması ve gerekli görüldüğünde ticaret savunma araçlarına da başvurularak rakip ülkelerle eşit şartlar sağlanması yoluyla sektörün küresel rekabet gücünün artırılması talep edilmektedir.

Bu kapsamda, raporda tespit edilen unsurlar aşağıda özetlenmektedir:

  • Kimyasalların, günlük yaşamda kullanılan çoğu ürünün üretiminde yer aldığı ve Avrupa için stratejik sektörler olan ilaç, elektronik çipler, savunma gibi sektörlerde tedarik zincirinde kullanıldığı; sektörün, AB üretiminin %5-7'sini temsil ettiği ve %97'si küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler) olmak üzere yaklaşık 31.000 şirketi içermekte olduğu; aynı zamanda önde gelen ihracat sektörleri arasında yer aldığı;
  • Kimyasallar ile, malzemelerin karbon ayak izini azaltmak için çözümler bulunabileceği, böylece AB'nin iklim nötrlüğü ve döngüsel ekonomi hedeflerine ulaşılması için önemli bir sektör olduğu;
  • Bununla beraber, sektörün kırılma noktasında bulunduğu; 2023-2024 döneminde 11 milyon tondan fazla kapasiteyi temsil eden 21 büyük tesisin kapandığının duyurulduğu; talep azlığı yaşandığı ve üretim hacminin 2021'e göre 2023 yılında yaklaşık %14 azaldığı ve 2024 yılındaki toparlanmanın zayıf kaldığı;
  • Sektörün küresel bir arz kapasitesi fazlasıyla karşı karşıya olduğu ve Avrupa kimya endüstrisinin rekabet gücünün baskı altında olduğu; Avrupa'nın enerji fiyatları ile bağlantılı şekilde, doğal gaz ve elektriğe dayalı enerji yoğun temel kimyasallar üretiminde rekabet anlamında dezavantajlı konumda bulunduğu;
  • Organik kimyasallarda kullanılan enerji kaynakları arasında yer alan ham petrol, indirimli ham petrol (nafta) ve etan kapsamında; ABD'nin etanda rekabet avantajına sahip olduğu, diğer yandan, Çin ve Hindistan'ın yaptırımları etkisiz hale getirerek Rusya'dan nafta alıp avantajlı bir konum elde ettiği;
  • Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM)'nın karbon kaçağını azaltmayı amaçladığı ancak sektörel olarak dört temel eksiği bulunduğu; söz konusu eksikliklerin, AB'deki üreticilerin, ürünlerini ihraç ederken AB'nin karbon emisyon ücretlerine tabi olması ve bu sebeple ihracatta dezavantajlı duruma düşmesi; AB pazarına yönelik düşük karbonlu ürünlere yatırım yapılarak SKDM'nin etkisizleştirilmesi ya da üretim ülkesinde karbon fiyatı ödeyen ihracatçıların sahte sertifikalar sunması ihtimali; SKDM'nin daha ziyade demir ve çelik, hidrojen, amonyak, çimento ve elektrik gibi başlangıç segmenti ürünlerini kapsaması nedeniyle SKDM maliyetlerinden kaçınmak için daha esnek politikaları olan üçüncü ülkelerde üretim yapılarak nihai ürünün AB'ye ihraç edilmesinin mümkün olabilmesi ve ithalat süreçlerinde sınırda karbon içeriğinin hesaplanmasının oldukça karmaşık olması şeklinde sıralandığı;
  • AB'nin ekonomik güvenlik odağını artırdığı ve kimya sektörünün, ticaret savunma araçlarının %24'ünü oluşturduğu, kimya sektöründe toplam 36 önlem alındığı; aspartam, polivinil klorür ve amonyum nitrat gibi ürünler bağlamında anti damping önlemleri alındığı; bununla birlikte, AB'nin ABD, Hindistan, Brezilya gibi rakiplerine kıyasla daha yavaş harekete geçtiği;
  • Rekabet baskısına ek olarak, AB'nin daha karmaşık, maliyetli ve değişken idari ve çevresel düzenlemelerinin zorluklara sebebiyet verdiği;
  • AB sanayi politikasında acil bir değişiklik gerektiği; bu bağlamda, teşviklerden ziyade düzenlemeye odaklanan mevcut politikaların, işletme maliyetleri açısından rekabetçi bir ortam yaratmadığı ve diğer büyük bölgelere kıyasla çok karmaşık kaldığı;
  • Avrupa kimyasal sektörünün 2008 ile 2023 arasında pazar payı kaybettiği; endüstriyel üretimin 2008-2023 döneminde küresel olarak yıllık %5-6 büyürken, AB'de yılda %3 arttığı ve ihracatın düşük performans gösterdiği;
  • Kimya endüstrisinin, hammadde temininden, temel kimyasalların üretimi ve daha kompleks özel kimyasalların üretimine doğru ilerleyen başlangıç aşamaları, polimerler ve ara ürünler ile son aşamalar şeklinde yapılandığı;
  • Hammadde teminini içeren başlangıç segmenti sektörlerde, büyük miktarlarda organik ve inorganik kimyasallar üretildiği; bu sektörlerin, yüksek sabit maliyetleri oluşu nedeniyle artan enerji fiyatları ve düşük küresel kullanım oranlarından en doğrudan etkilenen segment olduğu ve düşük karbonlu teknoloji geliştirilmesinde öncü bir konumda olduğu;
  • Polimerler ve ara ürünler sektörünün, başlangıç kimyasallarından başlayarak polimerler ve nihai ürünlere yönelik ara ürünler ürettiği; bu sektörlerin hammadde maliyetlerinden ve artan rekabetten etkilendiği ve döngüsel ekonomide lider sektörlerden olduğu;
  • Son aşama sektörlerinde, genellikle müşteri ihtiyaçlarına göre uyarlanan ve daha küçük hacimlerde ancak karmaşık bileşenlerden üretim yapıldığı; maliyetlerden daha az etkilendiği ve göreceli olarak rekabet gücünü koruduğu; yeni performans odaklı bileşenler ve malzemelerin geliştirilmesinde öncü bir konumda olduğu hususları analiz edilmiştir.

Bu kapsamda, Avrupa kimya endüstrisinin, düşük talep, artan küresel arz, gerileyen rekabet gücü ve artan rekabetin etkisiyle bariz bir yavaşlamayla karşı karşıya olduğu ve benzeri görülmemiş bir gerilemenin kaçınılmaz göründüğü; öte yandan, riskler kadar düşük karbon teknolojilerinde ve yenilikçi teknoloji geliştirme noktasında değerlendirilecek önemli fırsatlar da bulunduğu; kimya sektörünün tüm endüstriyel değer zincirleri için hayati önem taşıdığı ve iklim nötr hedeflerine ulaşılması ve yeşil dönüşümün sağlanması için vazgeçilmez olduğu ve Avrupa'nın stratejik özerkliğine katkıda bulunduğu vurgulanmıştır.

Sonuç olarak, raporda, verimli bir iş ortamı yaratılması için acil ve somut eylemler gerektiği belirtilerek, rekabetçilik, yenilikçilik ve dayanıklılığı dengeleyen kapsamlı bir plan oluşturulması; idari yükün ve politikaların maliyetlerindeki belirsizliklerin azaltılması ile yatırımların teşvik edilmesi; yenilenebilir enerji ve yenilenebilir karbon enerjilerine ve altyapılarına yönelik yatırımların iki katına çıkarılması; doğal gaz ve ham petrolün kısa ve orta vadede rekabetçiliğinin desteklenmesi ve karbon kaçağını önleyecek şekilde AB araçlarının gözden geçirilmesi; düşük karbonlu teknolojilere geçişin kamu fonlarıyla desteklenmesi; enerji, dijitalleşme, döngüsel ekonomi şeklinde üçüz dönüşümün daha fazla zamana ve kaynağa ihtiyacı olduğu; Yeşil Mutabakat'ın karbon kaçağına neden olmayacak şekilde ithalat ve ihracatçılara eşit şekilde uygulanması; kritik hammadde güvenliğinin sağlanması; özellikle yüksek kaliteli, katma değerli, net sıfır, düşük karbonlu ve döngüsel ürünler için stratejik talebin artırılmasına yönelik önlemler alınması atılacak adımlar olarak sıralanmaktadır.

İlaveten, Kimyasallar Geçiş Süreci'nin (Chemicals The Transition Pathways for EU Chemicals) sektörün yeşil ve dijital dönüşümünü ve dayanıklılığını desteklemek amacıyla bir dizi eylemi içerdiği; Şubat 2024'te Komisyon Başkanı Ursula Von Der Leyen'e sunulan Anvers Deklarasyonu ile Yeşil Mutabakatı tamamlayıcı nitelikte bir Avrupa Sanayi Mutabakatı hazırlanması önerildiği; anılan politika belgelerine ilaveten Letta ve Draghi raporlarında yer alan önerilerin hayata geçirilmesinin kimya sektörünün rekabetçiliğine katkı sağlayacağı ifade edilmiştir. Politikaların, rakip bölgeler ile farkı kapatacak şekilde uyarlanması gerektiği; dönüştürücü bir politika ile Avrupa kimya endüstrisinin sahip olduğu birçok güçlü yönü kullanarak büyümeyi sağlayabileceği ve küresel konumunu güçlendirebileceği belirtilmiştir.