TÜRKİYE İLE MACARİSTAN ARASINDAKİ TİCARET HACMİ HEDEFİ 6 MİLYAR DOLAR
MACARİSTAN'DA TÜRK BANKASI ŞUBESİ AÇILACAK
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından düzenlenen Macaristan – Türkiye İş Konseyi Yuvarlak Masa Toplantısı, T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Macaristan ve Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İş Birliği Konseyi 4. Dönem Toplantısı" vesilesiyle Macaristan'ı resmi ziyareti kapsamında 7 Kasım 2019 tarihinde Budapeşte Varkert Bazar'da gerçekleştirildi. Toplantıda, iki ülke ekonomik ilişkilerini arttırmak üzere iş dünyalarının talepleri ülke liderlerine aktarıldı.
Macaristan – Türkiye İş Konseyi Yuvarlak Masa Toplantısı'na T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan Başbakanı Viktor Orban, T.C. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Peter Szijjarto, DEİK Başkanı Nail Olpak, Türkiye-Macaristan İş Konseyi Başkanı Adnan Polat ve Macaristan'ın önde gelen 10 Türk yatırımcı firması ile 10 Macar firmanın CEO'ları katıldı.
"Önümüzdeki 6 ay içinde Macaristan'da bir Türk bankasının şubesi açılacak"
Toplantının kapanış kısmında konuşan T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,2013 yılından itibaren stratejik ortaklık seviyesine çıkan iki ülke ilişkilerinin ticaret kabiliyetinin de oldukça yüksek olduğuna değindi. Erdoğan, üçüncü ülkelerde iş birliğinin yanı sıra Macaristan'ın Türk Keneşi'ndeki gözlemci üyeliğiyle gelecek dönemde iş birliğinin daha da artacağını belirtti. İki ülke insanının da sahip olduğu girişimci ruh sayesinde 6 milyar dolarlık hedefin kolaylıkla yakalanacağına inandığının altını çizen Erdoğan, telekomünikasyondan inşaata Macaristan'da faaliyet gösteren 150 Türk şirketi ile Macaristan'daki Türk yatırımının 600 milyon Euro'yu yakaladığını, önümüzdeki yıllarda bunun 4 katına çıkmasını beklediklerini ekledi. Türk firmalarının Avrupa'da yoğun taşımacılık faaliyetleri olduğunu belirten Erdoğan, "Bu kapsamda nakliyecilerimizin geçiş belgelerinde yaşadıkları sıkıntıya kalıcı bir çözüm bekliyoruz ve bunun da tamamen serbest geçiş olmasını bekliyoruz. Son zamanlarda Türkiye ekonomisini hedef alan saldırılardan ülkemiz güçlenerek çıktı. 2020-2021 döneminde büyümenin yüzde 5 olarak gerçekleşmesini öngörüyoruz. Gerek Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gerekse vize serbestisi konularında AB yeterli irade göstermiyor" dedi. Bu konuların yanı sıra yaşanan Ticaret Savaşlarının üstesinden dost ülke Macaristan ve Türkiye'nin birlikte geleceğini ifade eden Erdoğan, "Karşılıklı yatırım ve ticaret iş birlikleri hususunda iş insanlarımızın çözüm önerilerini Sayın Orban ile bekliyoruz. Türkiye Bankalar Birliği ile görüştük. Önümüzdeki 6 ay içinde Macaristan'da bir Türk bankasının şubesi açılacak" açıklamasını yaptı.
Macaristan Başbakanı Viktor Orbanise, Türkiye ve Macaristan ekonomik ilişkilerinin geldiği nokta için Erdoğan'a teşekkürlerini iletti. Orban, Macaristan'a gelen hiçbir Türk firmasının dezavantaj yaşamadığını ve bundan sonra da yaşamayacağını belirtti. Yatırımcı Türk firmaların getirecekleri Türk işçilerin kontenjanında artırım yapmaya hazır olduklarını belirten Orban, ülkeye yabancı yatırımcı çekmek adına dünyada eşi benzeri olmayan teşvik uygulamaları olduğunu söyleyerek Türk iş insanlarını bu uygulamaları incelemeye davet etti. Macaristan'ın AB ortalaması üzerinde büyüdüğünün altını çizen Orban, bugün ülkeye yatırım yapan firmaların oldukça avantajlı konumda olduklarını, önümüzdeki 4-5 yıl içinde Budapeşte'deki gayrimenkul fiyatlarının Prag ve Viyana seviyesine gelmesini beklediklerini ifade etti. Macaristan'ın sadece tek bir ülke olarak görülmemesi gerektiğini belirten Orban, Polonya, Çekya, Slovakya ile birlikte Vişegrad dörtlüsünün tüm Türk firmalar için büyük fırsatlar barındırdığını söyledi.
İş dünyalarının önünü açacak bu toplantının oldukça verimli olduğuna değinen T.C. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ise, Gana'daki hastane ve radyoterapi merkezi örneğinde olduğu gibi Türk ve Macar firmalarının dünyanın her yerinde iş birliği yapacak kapasitede olduğunu belirtti. Pekcan, Macaristan'ın önümüzdeki dönemde hayata geçirmeyi planladığı akıllı şehirler projesinde daha çok Türk firmaları görmek istediklerini ve nükleer santral projesinin teknik donanım ve altyapısında Türk firmalarının yer almasını arzuladıklarını ifade etti.
Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Peter Szijjertoda Türk ve Macar CEO'ların bir araya geldiği bu toplantı vesilesiyle iki ülke ekonomik iş birliğinin katlanarak artacağına ve 6 milyar dolar ticaret hacmi hedefinin yakalanacağına inandığını belirtti.
"Türk tırlarına da muaflık tanınmasını bekliyoruz"
Türk özel sektörü adına konuşan DEİK Başkanı Nail Olpak, Türkiye-Macaristan İş Konseyi faaliyetlerinden duyduğu memnuniyeti belirterek ilişkileri güçlendirecek 3 ana konuya değindi. Türk tırlarının Macaristan'ı transit geçişte yaşadığı kota sınırına değinen Olpak, Slovakya veya Sırbistan'a tanınan muaflıkların Türkiye'ye de tanınmasını beklediklerini iletti. Diğer bir eksiklik olan, Macaristan'da faaliyet gösteren bir Türk bankasının bulunmayışının Türk iş insanları için zorluk teşkil ettiğini, en kısa zamanda bir şube açılmasını dilediklerini söyleyen Olpak, "DEİK ve HEPA (Macaristan İhracatı Teşvik Ajansı) iş birliğinde yürüttüğümüz Türkiye – Macaristan 3. Ülkelerde İş birliği temalı çalışmalarımız da hızla ilerliyor. Özellikle iki ülke Eximbankları'nın ülke bazlı yapacağı fizibilitelerin ardından iki ülke iş dünyasına özel geliştirilecek projeler ile iyice ivme kazanacak" dedi.
"6 milyar doları yakalamak için çalışmaya devam ediyoruz"
Türkiye-Macaristan İş Konseyi Başkanı Adnan Polatise, "Macaristan'da gerek İş Konseyi faaliyetleri kapsamında gerekse enerji, turizm ve gayrimenkul sektörlerindeki yatırımcı rolüyle son 4 yılda iki ülke arasındaki ticaret hacmini 1,6 milyar dolardan 3 milyar dolar seviyelerine çıkarttık. En kısa zamanda 6 milyar doları yakalamak için çalışmaya devam ediyoruz. Ayrıca, Gül Baba Türbesi'nin restore edilmesini üstlenerek Türkiye'de de büyük bir farkındalık yarattık. İki ülke arasındaki dostane ilişkiler, iş dünyaları için büyük bir avantaj" dedi. Polat, iki ülke arasında 5 yıl önce haftada sadece 3 uçuş düzenlenirken şu anda günde 5 uçuş düzenlendiğini ve bu uçakların tamamının dolu kalktığını ekledi.
Toplantının devamında iki ülkenin önde gelen firmalarının CEO'ları söz alarak, ilişkileri güçlendirmek adına liderlere taleplerini ilettiler.
T.C. Ticaret Bakanlığı koordinasyonu ile DEİK PPP Komitesi ve İstanbul PPPCoE iş birliğinde düzenlenen 4. İstanbul PPP Haftası, 32 ülkenin kamu ve özel sektör temsilcilerini bir araya getirdi. Organizasyonun üçüncü gününde gerçekleştirilen 4. İstanbul PPP Zirvesi, DEİK Başkanı Nail Olpak ve DEİK PPP Komitesi Başkanı Eyüp Vural Aydın'ın açılış konuşmaları ile başladı.
Dünya Bankası, Uluslararası Finans Kurumu, İslam Kalkınma Bankası, Global Infrastructure Hub katkılarıyla organize edilen zirve kapsamında, "PPP Modeli ile Altyapı Yatırımlarının Geliştirilmesi" amacıyla PPP projelerinin uluslararası yatırım alanındaki cazibesi, proje aşamaları ve PPP iş modelinin küresel ekosistemini ele alan paneller gerçekleştirildi.
2018 yılı verilerine göre Türkiye'nin, toplamda en fazla bütçeye sahip PPP projesi olarak Avrupa'da ilk sırada olduğunu söyleyen DEİK Başkanı Nail Olpak, "DEİK olarak, kamu ve özel sektör iş birliği alanındaki PPP projelerine büyük önem veriyoruz. Bu yıl dördüncü kez gerçekleştirdiğimiz PPP Haftası'nda, 32 ülkenin bu alandaki tecrübeleri ile farklı iş modellerini ele alıyor ve önemli bir birlikteliğe imza atıyoruz. Günümüz dünyasında, ülke yönetimlerinin artan kamusal ihtiyaçlarını karşılamak adına yeni modeller geliştirmek zorunda olduğunu biliyoruz. Uluslararası raporlara göre 2030 yılına kadar yıllık altyapı ihtiyacını karşılamak için var olan finansman açığı yıllık 2,5 trilyon dolar seviyesinde. Yani kamunun, artan ihtiyaçları tek başına karşılamasının mümkün olmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Ancak Türkiye bu konuda proaktif ve örnek bir ülke konumunda. 2018 yılındaki rakamlarda toplamda en fazla bütçeye sahip PPP projesi olarak Avrupa'da ilk sırada olmamız bunun bir göstergesi. Merkez ve Doğu Avrupa'da (CEE) ‘'En İyi PPP İşlemi'' ödülünü alan 1915 Çanakkale Köprüsü ve Otoyol Projesi 2018 yılı için Avrupa genelinde en büyük projeydi. Bugüne kadar tek seferde imzalanan en büyük PPP sözleşmesi, sizlerin bir çoğunun da buraya gelirken kullandığınız İstanbul Yeni Havalimanı projesiydi. Ülkemizin PPP alanında dünyaya örnek olacak projeleriyle gurur duyuyoruz." dedi.
Olpak: "DEİK, PPP projelerinde kamu ve özel sektör iş birliği adına önemli bir platform"
Türkiye'nin kamu ve özel sektör iş birliğiyle gerçekleştirdiği projelerle çok kıymetli bir tecrübeye sahip olduğuna dikkat çeken Olpak, "Son 10 yılda ülkemiz adına kamu alanında çok ciddi bir birikim oluştu. Artık bugüne baktığımızda dünyada Türk PPP modeli ile ilgili ciddi bir farkındalık var. PPP projelerinde sözleşme safhasından operasyon ayağına kadar her adıma ilişkin tecrübelerimiz çok değerli. Artık bu tecrübelerimizin yurt dışına ihracını, pazarlanmasını konuşuyoruz. Burada, Türk PPP Modelinin ihracıyla kastettiğimiz, aslında şirketlerimizin yurt dışında iş almalarını desteklemek; hizmet ihracatını arttırmak. Bunun için de, özel sektör alanındaki gücümüzle DEİK olarak önemli bir platform sağlıyoruz. Öte yandan bir diğer önemli husus ise; merkezi hükümetin hayata geçirdiği, ortalaması 500 milyon TL civarında olan büyük bütçeli projelere şahit olduk. Şimdi ise, yerel yönetimler açısından belediyelerin de PPP projeleri yapmasını sağlayacak, daha küçük yatırımcıların da dahil olabilecekleri yeni bir mevzuat üzerinde 2 yıldır çalışmalar devam ediyor. Önümüzdeki dönem için Belediye hizmetlerinin atık su gibi hizmetlerin de PPP modeliyle yapılmasını sağlayacak bu mevzuat, ve gelecek dönemde PPP modeli ile hayata geçirilmesine yönelik atılacak adımları merakla bekliyoruz." şeklinde konuştu.
‘'Türkiye son 15 yılda, 100 milyar dolar değerinde PPP projesi gerçekleştirdi''
Türkiye'nin kamu ve özel sektör iş birliği olan PPP modelini 2007 yılından beri kullandığını ifade eden DEİK PPP Komitesi Başkanı Eyüp Vural Aydın, "PPP aslında günümüz dünyasının değişine dinamikleri açısından çok önemli bir iş modeli. Ülkelerin kalkınması, sosyal hizmetlerin gerçekleştirilmesi ve altyapı gibi projelerin hayat geçmesi farklı bir yönetim şekli. Bu modeldeki temel amaç ise esasında kamu hizmetlerinin kalitesinin artırılması. Yeni ekonomi düzeninde de kamunun ihtiyacı olan enerji, altyapı, otoyol ya da hastane gibi tüm projelerde, özel sektörün dahil olması gerekiyor. Etkinliğimizi ev sahipliği için İstanbul'u seçmemizin de özel bir sebebi var. Bugün, PPP modeli ile yapılmış pek çok örnek projeyi içinde barındıran özel bir şehir olan İstanbul'dayız. PPP Zirvesi ile aynı zamanda, son 15 yıl içinde 100 milyar dolar tutarında, 100 PPP projesi bitirme başarısı gösteren Türkiye'nin ülkemizin PPP alanındaki tecrübelerini, bu tecrübenin ana aktörlerinden olan potansiyel pazarlarla buluşturmak adına, müteahhitlik, teknik müşavirlik, hukuk ve proje yönetim danışmanlığı sektörlerini firmalarını söz konusu ülke temsilcileriyle buluşturuyoruz. Önümüzdeki dönemde bu doğrultudaki çalışmalarımızı hız kesmeden sürdüreceğiz." dedi.
Açılış konuşmalarının ardından, 32 ülkeden kamu ve özel sektörün üst düzey temsilcilerini bir araya getiren 4. İstanbul PPP Zirvesi, "PPP Modeli ile Altyapı Yatırımlarının Geliştirilmesi" ve "PPP projelerinin uluslararası yatırım alanındaki cazibesinin artırılması" başlıkları altındaki paneller ile devam etti.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, Merkez Bankası'nın faiz indirim kararı ile ilgili yazılı bir değerlendirme yaptı.
Olpak değerlendirmesinde şunları kaydetti:
"Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın, düşme eğilimi gösteren enflasyon beklentileriyle doğru orantılı olarak politika faizini 250 baz puan düşürerek %16,50'den %14'e indirmesi piyasalar açısından son derece olumlu bir adım. Geçtiğimiz Temmuz ve Eylül aylarındaki faiz indirimlerinin ardından, bugün alınan üçüncü faiz indirimi kararı ile politika faiz oranı yüzde 24'ten yüzde 14'e düşmüş oldu. Merkez Bankası'nın, kimilerine göre piyasaların beklentisinin üzerine çıkarak 250 baz puanlık bir faiz indirimine gitmesi, ekonomideki pozitif görünümün devam etmesi ve piyasaların yeni bir motivasyonla daha da canlanmasına önemli katkıları olacaktır. Dolayısıyla iş dünyası temsilcileri olarak bu yaklaşımın, ülke ekonomisinin kalkınması açısından doğru bir bakış açısı olduğunu düşünüyoruz.
Tüm bankaların da, faiz indirimi konusunda hızla benzer adımları atmalarını bekliyoruz. Özel sektörün, sanayicilerin ve vatandaşın üzerindeki faiz yükünün hafiflemesi için atılacak adımların, eş zamanlı şekilde yatırımları da canlandıracağına inanıyoruz.
Bu bağlamda, bugün iş dünyası ve ekonomimiz açısından bir güzel haber daha aldık. Dünya Bankası'nın hazırladığı İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde, Türkiye'nin 10 basamaklık bir sıçrama ile 43. sıradan 33. sıraya yükseldiğini görüyoruz. Bunun yanında İsviçre, Hollanda, Portekiz ve İtalya gibi ekonomileri geride bırakmamız da oldukça önemli bir gelişme. Bu da yatırımlar açısından pozitif tabloyu destekleyen ve yurt dışından ülkemize gelecek doğrudan yatırımların önünü açan sevindirici bir ilerleme.
Öte yandan son dönemde Barış Pınarı Harekatı konusundan varılan mutabakatlar sonrası, dövizde de pozitif bir görünüm olduğunu gözlemliyoruz. Ümit ediyoruz ki; tüm bu olumlu gelişmeler, yıl sonunda gerçekleşmesi beklenen yüzde 12'lik enflasyon oranına da katkı sunacak."
Kuşak ve Yol Girişimi ile Türkiye'nin ihracatında yüzde15 artış öngörülüyor
DEİK, TÜRKİYE'NİN KUŞAK VE YOL GİRİŞİMİ'NDEKİ KONUMUNU 8 FARKLI SENARYOYLA ORTAYA KOYDU
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve PwC Türkiye iş birliği ile hazırlanan "Türkiye'nin Kuşak ve Yol Girişimi'nde Konumlandırılması" başlıklı raporun sonuçları açıklandı. DEİK bünyesinde faaliyet gösteren DEİK/Türkiye-Çin İş Konseyi ve DEİK/Lojistik İş Konseyi'nin koordinasyonunda gerçekleştirilen raporda, Türkiye'nin Kuşak ve Yol Girişimi'ndeki konumuna ilişkin potansiyel ticaret stratejileri, politika senaryoları, doğrudan yabancı yatırım, lojistik ve küresel ölçekli fırsatlar tüm boyutlarıyla ele alındı.
T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, DEİK Başkanı Nail Olpak, DEİK/Türkiye-Çin İş Konseyi Başkanı Murat Kolbaşı, DEİK/Lojistik İş Konseyi Başkanı Turgut Erkeskin, PwC Ülke Başkanı Haluk Yalçın ve PwC Kamu Sektörü Direktörü İdil Özdoğan'ın katılımıyla gerçekleştiren toplantıda, Türk iş dünyasının tüm paydaşlarına, Kuşak ve Yol Girişimi'ne dair kapsamlı bir gelecek öngörüsü sağlayacak çarpıcı bilgiler paylaşıldı.
Turagay: "Türkiye, Kuşak ve Yol Girişimi'nde kesinlikle olmalı"
Toplantıda konuşan Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, "Türkiye'nin Kuşak ve Yol Girişimi'nde Konumlandırılması" raporunun dünya ticaretinin yönünü değiştiren çok önemli bir adım olduğunu belirtti. Dünya ticaret hacminin 19,7 trilyon dolar, Çin'in toplam ihracatının 2,5 trilyon dolar ve ithalatının ise 2,1 trilyon dolar olduğunu belirten Turagay, "Çin dünyanın en büyük ihracatçı ülkesi, ithalatta ise ABD'den sonra dünyanın en büyük ikinci ithalatçısı konumunda. Çin'in büyüme oranlarına baktığımızda son 2 yıldır Çin'de de bir yavaşlama görüyoruz. IMF rakamlarıyla Çin'in 2019'da yüzde 6,1, 2020'de ise yüzde 5,8'e gerileyeceği ifade ediliyor. Dünya ticaretinde de büyüme oranlarının gelişme hızının azaldığını görüyoruz" dedi.
Çin'in meşhur "Made in Chine 2025" projesi olduğundan bahseden Turagay, ABD ile Çin arasında yaşanan ticaret savaşının altında yatan sebebin teknoloji savaşı olduğunu ve ABD'nin Çin'e yaklaşık 400 milyar dolar ticaret açığı veren bir ülke olduğunu söyledi. Kuşak ve Yol girişiminin Çin'de etki alanını geliştirmek ve dünyayla daha fazla entegre olmak amacını taşıdığını kaydeden Turagay, Türkiye'nin bu projenin içerisinde olması gerektiğini vurguladı.
Turagay: "Kuşak ve Yol ile Türkiye'ye daha fazla yatırım çekmemiz lazım"
Türkiye'nin lojistik, jeostratejik ve jeopolitik konumu itibariyle dünyanın merkezinde bir ülke olduğunu dile getiren Turagay, "Bu proje 60'ı aşkın ülkede 4,4 milyar toplam dünya nüfusunun yüzde 62'sini oluşturan ve gayri safi yurt içi hasıla olarak baktığımızda 23 trilyon dolarlık önemli bir güç. Biz de ortada konumlanmış durumdayız. Bizim bu sistem içerisinde yer alabilmemiz için daha fazla yatırım çekebilmemiz lazım. Bütün amacımız ve gayretimiz bunun için olacak. Türkiye çok büyük bir potansiyele sahip bir ülke. Bu açıdan da bu rapor, ülkemiz ve ilgili kurumlar açısından çok büyük farkındalık yaratan bir rapor. İyi bir strateji hazırlamalıyız. BRI proje kapsamında toplam yatırım 1 trilyon dolarlara ulaşıyor. Bu yatırım portföyünden biz de azami ölçüde yararlanmalıyız. Biz Ticaret Bakanlığı olarak bu konuya eğiliyoruz, bu konudaki çalışmalara yoğunlaşıyoruz. Bakanımızın net ve kesin talimatı var. Lojistik Koordinasyon Kurulu toplantısında da bu sunumu diğer kamu kurumlarıyla paylaşmayı arzuluyoruz." diye ifade etti.
Türk iş dünyasına, Barış Pınarı Harekatı'nın küresel arenada en doğru şekilde anlatılması için büyük bir görev düştüğünü belirten DEİK Başkanı Nail Olpak, "Ülkemiz ve Türk iş dünyası olarak çok yoğun bir gündemimiz varken, öte yandan milli menfaatlerimiz doğrultusunda siyasi ve askeri arenada başka bir mücadelenin içindeyiz. İş dünyası olarak, dünya kamuoyundaki dezenformasyonların önüne geçmek için farklı coğrafyalardaki tüm bağlantılarımızla, tüm iletişim kanallarını kullanarak kara propagandaya karşı duruyoruz. Bu sebeple, Barış Pınarı Harekatı ile terör unsurlarına karşı, güvenliğimizin ve sınırlarımızın korunması için mücadele eden Mehmetçiklerimizin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyorum. Küresel ticarette de, değişen dinamikler dolayısıyla Türkiye için yepyeni bir dönemin başındayız. Bu değişimler ışığında Türkiye için önemli bir konu olan Kuşak ve Yol Girişimi'nde ülkemizdeki jeopolitik konumu ve lojistik açısından taşıdığı önem, bizleri böyle bir rapor hazırlamaya itti. Çünkü DEİK olarak üstlendiğimiz misyonlardan biri de, ekonomi ve ticaret bağlamında Türk iş dünyasının geleceğine ışık tutacak; iş dünyasını hem bilgilendirecek hem de yönlendirecek çalışmalara imza atmak.Bu raporda da, Kuşak ve Yol Projesi'ne entegre olmanın Türkiye'nin uluslararası yatırım çekme ve dış ticaret performansına etkisini yer çekimi modeli ve 8 senaryo kullanarak inceledik." dedi.
Olpak: "Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi, küresel ekonomik akışları yeniden tanımlayacak"
Kuşak ve Yol Girişimi'nin hem hitap ettiği coğrafyanın genişliği hem de bir ekonomik entegrasyon ile kalkınma projesi olması sebebiyle diğer projelerden ayrıldığını ifade eden Olpak, "Üç karayolu ve bir denizyolu hattı üzerinde tasarlanan bu projenin her hattında, birbirinden farklı yatırım nedeni ve finansman olanakları bulunuyor. Kuşak ve Yol, aynı zamanda ticaretten lojistiğe kadar bir eş zamanlı dijitalleşme projesi. Kuzey aksı Avrupa'ya entegrasyon kadar, rotasındaki 56 ülkenin ekonomik kalkınmasını da hedefliyor. Enerji koridoru olarak adlandırılabilecek orta koridor, hem Avrupa-Asya arasında sağlıklı enerji akışını temin etmeyi hem de bölge ülkeleri arasındaki politik gerginlikleri azaltmayı amaçlıyor. Öte yandan Güney koridorda ise özellikle Afrika'da sadece altyapı yatırımları değil, yeni ekonomik bölgeler oluşturuluyor ve bu kanalla bölgedeki firmaların iş yapış şekilleri ile bölge ülkelerinin iş yapma kolaylığı geliştiriliyor. Bu nedenle Afrika pazarında Çin'in baskınlığı yakın zamanda daha da artacak ve bu pazara erişim için Çin'le iş birlikleri kolaylaştırıcı bir unsur olacak." diye konuştu.
Olpak: "Güzergah üzerinde Türkiye gibi gelişmiş, kapsamlı bir üretim ağı olan ikinci bir ülke yok"
Ar-Ge, üretim ve lojistik alanlarında yapılacak aktif çalışmalarla, Kuşak ve Yol Girişimi ile Türkiye'nin genel ihracatında yüzde 15 artış elde edilebileceğine dikkat çeken Olpak, "Türk ve Çin iş dünyası olarak birlikte heraket ederek, Çin üretim teknolojilerini daha yukarılara çıkarmak için beraber AR-GE çalışmaları yapmak için neyi bekliyoruz? Avantajlı konumumuz ve kabiliyetlerimizle bir lojistik merkezi olmamız için nasıl çalışmalar yapabiliriz? Bu konuların üzerine daha fazla eğilmemiz gerekiyor. Almanya'nın doğusundan Çin'e kadar olan coğrafyada Türkiye gibi gelişmiş, kapsamlı bir üretim ağı olan ikinci bir ülke yok. Bu doğrultuda Çin ve Türkiye uluslararası arenada, kazan-kazan ilişkisine dayalı, sağlam ilişkiler kurarak birlikte hareket edebilir. Yine DEİK olarak yürüttüğümüz 3. ülkelerle iş birliği çalışmaları bu süreçte büyük önem taşıyor. Türk özel sektörümüzün, Afrika başta olmak üzere, Orta Doğu, Körfez ve Avrasya coğrafyasındaki saha deneyimini, Avrupa ve Uzak Doğulu ortaklıklarla güçlendirerek çalışmalar yapıyoruz. Bu kapsamda Almanya, Fransa, Japonya ve Macaristan ile yürüttüğümüz ortak çalışmaları örnek verebiliriz. Dolayısıyla Türk iş dünyası olarak topyekün bir farkındalıkla, Kuşak ve Yol Girişimi'ndeki tüm fırsatları değerlendirmeliyiz." şeklinde konuştu.
Kuşak ve Yol Girişimi için ticarette 4 temel eksen öne çıkıyor
Çalışmadan çıkan bulgulara göre; Çin'in, kendi içindeki dönüşüm planlarının yanı sıra, gelişmiş pazarlara daha iyi erişim ve gelişmekte olan pazarları geliştirme ihtiyacını görmüş durumda. Bu nedenle Kuşak ve Yol Girişimi'nin ekonomik, sosyal ve politik alanları kapsayan, uzun döneme yayılmış bir proje olduğu ifade edilirken, ticaretin geliştirilmesi kapsamında 4 temel eksen ortaya koyuluyor.
Ulaşım, enerji, telekom ve özel ekonomik bölgeler olarak temellendirilen 4 ana eksende, Kuşak ve Yol güzergahında dünyanın yüzde 62'sini oluşturan 4.4 milyarlık nüfus, 23 trilyon dolarlık GSMH ile 3 trilyon dolarlık ticaret hacmi öne çıkıyor.
Türkiye için ekonomik politika fırsatlarında 5 farklı senaryo stratejisi
Kuşak ve Yol Girişimi'nin alternatif uluslararası ekonomik politika fırsatlarından Türkiye'nin en üst düzeyde yararlanabilmesi için 5 farklı senaryo ile strateji sunan bölüm ise çalışmanın en dikkat çeken bölümü olarak göze çarpıyor.
‘Türkiye'nin Çin Yatırımı Açısından Çekiciliğinin Artırılması', ‘Türkiye'nin Çin ile Beraber Üretmesi ve Teknoloji Geliştirmesi', ‘Türkiye'nin Öncelikli Olarak Bir Lojistik Merkezi Haline Gelmesi', ‘Çin ile Birlikte Başka Pazarlara Öncelik Verilmesi ve Girilmesi' ile ‘Kuşak ve Yol Yoluyla Genişleyen Ticarete Öncelik Verilmesi' başlıkları altında sunulan yaklaşımlar, Türk iş dünyasına yeni ufuklar açacak önemli yaklaşımlar getiriyor.
Yüksek teknolojili üretim politikası Türkiye'nin yatırım cazibesini artıracak
Olgunlaşan Çin pazarından çıkmaya eğilimli orta ve düşük teknolojili üretim sektörleri üzerine detaylı analiz ve fizibilite çalışmalarının yapılması önerilen 1. Senaryokapsamında, Türkiye'nin kısa vadeli sanayi stratejisine uygun olarak, Özel Ekonomik Bölgeler Master Planı'nda ilgili sektörlere özel bir odak geliştirilmesi öngörülüyor. Çalışmada, Çin'in orta ve düşük teknoloji sektörlerinin Türkiye'ye çekilmesi, artan ticari entegrasyon sonrasında ise yüksek teknolojili sektörlerde de yatırım çekilmesini sağlayabilecek ve Çin'in Küresel Değer Zincirlerine entegrasyonun kolaylaşacağı ifade ediliyor.
Girişimlerin haritalandırılması ve insan kaynağının inşa edilmesinin önceliklendirilmesi de ayrıca vurgulanıyor. Bu haritalandırmanın ardından; küme oluşturma çabaları/hizmetleri ile kümelerin içindeki ve çevresindeki finansman şekillendirilmesinin doğru olacağı belirtiliyor.
Kuşak ve Yol Girişimi için ekonomik diplomasi yaklaşımı
Türkiye'nin, Çin ile birlikte üretmesi ve teknoloji geliştirmesine odaklanan 2. Senaryoda ise, endüstriyel becerileri ve tecrübesi ile Türkiye'nin doğrudan yabancı yatırım için ideal bir aday olarak öne çıktığı düşünülüyor. Türkiye ekonomik yeteneklerine ek olarak, Doğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Asya'yı birbirine bağlayan üçgenin merkezinde bulunuyor. Bu projeksiyonla birlikte Türk sanayisinin Kuşak ve Yol ülkelerine yetkinliğini ve deneyimlerini aktarması için iyi tasarlanmış tanıtım ve ekonomik diplomasi ajandası hazırlanması gerekiyor.
Türk demiryollarının gelişme planlarına uygun olarak, Çin'deki olgunlaşan pazarlardaki faaliyetlerini azaltmak ve yurtdışındaki faaliyetlerini arttırmak isteyen CRRC gibi Çinli tren üreticileri ile ortaklık kurulması öneriliyor. Bu ortaklık sayesinde, Türk tedarikçilerinin dünyanın en büyük tren üretim ağlarından birine eklenmesiyle, CRRC'nin varlık gösterdiği Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika gibi pazarlarda Türk endüstrisinin etkinliğinin artırılması hedefleniyor.
Türkiye, Çin'in Avrupa ile bağlanma çabalarında kendini bir köprü olarak konumlandırmalı
Türkiye'nin lojistik merkez olması konusunda yeni bir bakış açısı geliştiren 3. Senaryoda, Türkiye'nin güçlü kültürel ve diplomatik bağlantılarının olduğu Orta Asya ve Kafkaslar gibi bölgelerde çok taraflı iş birliği faaliyetlerini artırmasının önemine değiniliyor. Mersin ve İskenderun gibi yüksek kapasiteli Akdeniz limanlarının, Deniz İpek Yolu planlarının bir parçası haline getirilmesi önerilirken, Türkiye'nin Çin ile AB arasında kendisini lojistik bir köprü olarak konumlaması gerektiğinin altı çiziliyor.
Kuşak ve Yol Girişimi'nin Avrupa ayağını oluşturan 16+1İinisiyatifi'ne katılmak ve bu platformda aktif bir rol oynamak için diplomatik ilişkiler kurulması da bir diğer önemli adım olarak görülüyor. Türkiye'nin, Çin ile birlikte bölgedeki ulaşım altyapısı projelerinin entegrasyonunu ve koordinasyonunu sağlaması için bölgedeki ticaret akışlarının etkinliğini artırmak amacıyla özellikle Kafkaslarda ve Orta Asya'da 16+1 İnisiyatifi'ne benzeyen bir yapı kurabileceğinden söz ediliyor.
Lojistik açısından çok geni bir pencere açan çalışmada, İntermodal bağlantıyı sağlayacak şekilde entegre altyapı planlama yaklaşımı belirlenmesi ve uygulanmasının önemi vurgulanıyor. Dolayısıyla Türk gümrük kontrol noktalarının küresel en iyi uygulama örnekleriyle optimize edilmesi gerekliliğine dikkat çekilirken, gümrük ve sınırların dijitalleşmesi ve tek pencere sisteminin entegrasyonuyle desteklenmesi isteniyor. Gümrük kontrol noktalarında Blockchain gibi kolaylaştırıcı teknolojinin kullanımının da hızlandırılması öne çıkan maddeler arasında yer alıyor.
Çalışmadan çıkan bir diiğer önemli bulgu ise e-ticaretin artmasıyla hava kargoculuğuna olan talebin yükselmesi olarak göze çarpıyor. Bu konuda İstanbul Havalimanı'nın, şehrin kargo kapasitesini neredeyse dört katına çıkararak dünyanın öne çıkan hava kargo lokasyonlarından biri haline getireceğine işaret ediyor. Dolayısıyla İstanbul Havalimanı'nın, hava kargo faaliyetleriyle doğrudan bağlantılı ekonomik ve lojistik bölgelerin tasarımı gerçekleştirilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Türkiye ile Çin yeni pazarlar için güçlerini birleştirebilir
İki ülke arasındaki bölgesel işbirliği potansiyeli ile 3. Pazarlara birlikte açılmayı işleyen 4. Senaryo, ekonomik politikaların entegrasyonu ve pazara giriş stratejilerinin senkronizasyonunu hedefleyen bir Türkiye- Çin ajandasının tasarlanmasını ön planda tutuyor. Potansiyel sektörlerin tanımlanmasının ardından, seçilen pazardaki sektörler için detaylı analizler yapılmasını öngören senaryo ile tedarik zinciri olgunluğu, sektörel kapasite analizi, iş gücü değerlendirmeleri ve sektörel kümelenme gibi çalışmalara yönelinmesi öneriliyor.
Kuşak ve Yol Girişimi'ndeki yatırım projelerinin, TİKA'nın yatırım ajandasının bir parçası haline getirilmesi tavsiye ediliyor. Öte yandan yeniden yapılandırılan Türk Eximbank, diğer özel bankalar ve Türk müteahhitlerin de, bu girişimin fon sağlayıcılarıyla bir araya getirilmesinin son derece yararlı olacağı ifade ediliyor.
TEN-T Projesindeki yeni demiryolu yatırım planları değerlendirilmeli
Ticaret koridoru inisiyatiflerine katılırken, ülkemizin taşımacılık rotalarının göz önünde bulundurulmasını ön planda tutan 5. Senaryoda, Türkiye'nin fiziksel altyapısını uluslararası standartların teknik özelliklerine uyumlu hale getirmenin önemine değiniliyor. Bu bağlamda Yeni Edirne-KarsDemiryolu Projesi'nin orta koridordaki Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu'na entegre edilmesi öneriliyor. Ayrıca Kuşak ve Yol'a daha iyi bir entegrasyon için İskenderun Limanı, Mersin Uluslararası Akdeniz Limanı, Çandarlı Limanı, Bandırma Limanı, AsyaPort ve Samsunport gibi limanlarının bağlantısının, ek demiryolu ve karayolu kanallarıyla ve bağlantı yollarıyla arttırılması bekleniyor. Asya'da Kuşak ve Yol odaklı birden fazla Türk Ticaret merkezi kurulması gerekirken, Çin gibi belirgin pazarların dışındaki TTM'lerin yerlerinin, kapsamlı ticaret ve yatırım analizlerine göre belirlenmesi gerekiyor.
TÜRK DİASPORASI BAKÜ'DE BULUŞTU
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN AZERBAYCAN'DAKİ TÜRK DİASPORASI İLE BİR ARAYA GELDİ
DEİK/Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) tarafından düzenlenen "DTİK Bakü Buluşması", T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın katılımları ile DEİK/DTİK Başkanı Nail Olpak ve DTİK Avrasya Bölge Komitesi Başkanı Ali Galip Savaşır'ın ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yurt dışında katıldığı ilk diaspora buluşmasında‘Yurt dışında yaşayan tüm müteşebbislerimizi, Dünya Türk İş Konseyine üye olmaya davet ediyorum' dedi.
Yurt dışında yaşayan Türkler ve Türkiye dostları üzerinden Türk diasporasını güçlendirmeyi hedefleyen Dünya Türk İş Konseyi'nin organize ettiği DTİK Bakü Buluşması Toplantısı, 14 Ekim 2019 tarihinde Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlendi. Yurtdışındaki Türk iş dünyası ile kamu ve sivil toplum paydaşları arasında etkileşim, koordinasyon ve network oluşturmayı hedefleyen, ortak ekonomik güç ile Türkiye'nin lobi çalışmalarına katkı sağlama misyonu ile hareket eden DTİK'in Avrasya Bölge Komitesi, Avrasya Bölgesinin önde gelen iş insanlarını, profesyonelleri ve toplum nezdinde kabul görmüş isimlerini bir araya getirdi.
T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, merhum Bahatzade'nin "Biz iki ayrı devlet olsak da aynı milletin evlatlarıyız, bunun için her fırsatta 'Biz iki devlet, tek milletiz.' dedik, diyoruz. Şimdi tabii yapılacak Türk Konseyi'nde bunu biraz daha geliştiriyoruz, diyoruz ki '6 devlet, tek milletiz'. Azerbaycan'ı olduğu gibi Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan'ı da kendimizden ayrı görmedik, görmüyoruz. Türkistan coğrafyası bizim ata yurdumuz, ana ocağımızdır. Hepimiz aynı dili konuşan, aynı dine inanan, tarihi, kültürü, medeniyeti bir, 300 milyonluk çok büyük bir aileyiz. Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik ve Türkmen kardeşlerimizin de Türkiye'ye aynı nazarla baktıklarını, ülkemizi kendi evleri gibi gördüklerini biliyorum. İnşallah bu toplantımızın aramızdaki muhabbet ve kardeşlik bağlarını daha da perçinleyeceğine inanıyorum" dedi. DEİK ve DTİK'i Bakü buluşması programı dolayısıyla tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, DTİK Bakü Buluşması'nın Türk dünyasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin artmasına vesile olmasını istediğini söyledi. Sınırların ve mesafelerin anlamını yitirdiği, dünyanın giderek devasa bir köye dönüştüğü bir dönem yaşandığını belirten Erdoğan, küreselleşmeyle eş zamanlı şekilde bölgesel iş birliğinin, küresel siyaset ve ekonomideki ağırlığının da giderek arttığını vurguladı.
"İş insanlarımız ticari ve ekonomik ilişkilerimizin alperenleridir"
300 milyonluk Türk dünyasının içinde barındırdığı muazzam potansiyeli; ancak bu şekilde tam manasıyla hayata geçirebileceğini ifade eden Erdoğan, "Bu potansiyeli kullanma noktasında 15-20 yıl öncesine göre gerçekten büyük mesafe aldık; ancak iş dünyasının lokomotif rolünü oynamadığı her proje akım ve eksik kalmaya mahkumdur. Çünkü iş insanlarımız ticari ve ekonomik ilişkilerimizin alperenleridir. Siyasi ve kültürel ilişkiler ticari iş birlikleriyle tahkim edildiği, desteklendiği müddetçe krizlere, şoklara karşı direnç kazanır." ifadelerini kullandı. İş dünyasını bir araya getiren çalışmalara büyük önem verdiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir taraftan ikili ticaretimizin önündeki engelleri kaldırırken diğer taraftan da ortak ulaşım projeleriyle ülkelerimiz arasındaki mesafeleri kısaltıyoruz. Önümüzdeki dönemde sizlerin rekabet gücünü artıracak çalışmalara öncelik vermeyi sürdüreceğiz" ifadesini kullandı.
Erdoğan: "Yurt dışında yaşayan müteşebbisleri DTİK'e üye olmaya davet ediyorum"
DEİK bünyesinde kurulan DTİK'in de Türk diasporasının ekonomik ve ticari potansiyelini hayata geçirmeyi amaçlayan bir diğer önemli proje olduğunu vurgulayan Erdoğan, ekonomik bakımdan kalkınmış ve yaşadıkları ülkenin sisteminde güçlenmiş bir Türk toplumunun anavatana daha çok katkıda bulunacağını ifade etti. DTİK'in ülkesine ve kökenine bakmadan yurt dışında yaşayan tüm Türkler için referans ve buluşma noktası olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu çatı, anavatan sevgisinin merkeze alındığı, herkesi kucaklayan, kuşatan, hiç kimseyi dışlamayan bir yapıdır. Dünya Türk İş Konseyini, ülkemizdeki diğer Türk dernekleri ve kuruluşlarının rakibi olarak değil, tam tersine onları destekleyen, onlara her türlü istişare fırsatı sunan bir platform olarak görüyoruz. Yurt dışında yaşayan tüm müteşebbislerimizi, Dünya Türk İş Konseyine üye olmaya davet ediyorum" dedi. Dünya Türk İş Konseyi Başkanı ve yönetiminden de Türklerin yaşadıkları her yere ulaşmalarını, bir temsilciyle de olsa varlık göstermelerini isteyen Erdoğan, "Şu gerçeği bir an olsun aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Türkiye ve Azerbaycan Türklerinin bulundukları ülkelerde bir millet iki devlet şiarıyla hareket ettikleri takdirde aşamayacakları engel yoktur. Türkiye ve Azerbaycan ne kadar güçlü olursa yurt dışında yaşayan kardeşlerimiz de o kadar güçlü olur. Aynı şekilde Türk dünyası ne kadar güçlü olursa Türk diasporası da kendini güçlü hissedecek, geleceğine çok daha güvenle bakacaktır. Bunun için farklılıklarımızı ortak paydaların önüne geçirmeden el birliği içinde çalışmalarımızı sürdürmeliyiz" dedi.
DEİK ve DTİK Başkanı Nail Olpak, Barış Pınarı Harekâtıyla, terör unsurlarına karşı, güvenliğimizin ve sınırlarımızın korunması için mücadele eden Mehmetçiklerimizin, Allah yar ve yardımcısı olsun diyerek sözlerine başladı. Olpak, "Barış Pınarı harekâtı ile ilgili, bazı çatlak sesler ve hasmane tutumlar olabilir ve bazı olumsuzluklar da yaşayabiliriz. 15 Temmuzdan sonra olmadı mı? Ama, gün, küçük hesapların yapılacağı gün değildir. Gün, birlik, beraberlik ve dayanışma günüdür. Kasıtlı bir kara propaganda yürütülüyor ve iş dünyası olarak, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan diasporamızın temsilcileri sizlerle, buna karşı durmalıyız. Bunu, sadece devlet yetkililerimizin yapmasını beklemeyelim. Her birimiz, sosyal medyada, basında, radyoda, televizyonda, işyerlerimizde, yurt dışı temaslarımızda, bu konunun yılmaz savunucuları olalım. DEİK olarak, geçen hafta, dünyanın dört bir yanındaki iş dünyası kuruluşlarına, bu harekâtın nedenlerini, hukuki alt yapısını ve barışı sağlamak adına kaçınılmazlığını anlatan yazılar gönderdik. Bu çalışmalarımıza, her alanda devam edeceğiz "dedi.
Azerbaycan'la yakın ilişkilere değinen Olpak, "Azerbaycan bizden ‘'kardeş kömeği''ni esirgemeyecek, biz de her türlü yardım için daima hazır olacağız. Bu kardeşliği nesilden nesle aktarmalı, ‘'bir millet, iki devlet'' sloganını nakış nakış işlemeliyiz" dedi. Azerbaycan ile ticaret yapıldığı için kardeş olunmadığını, kardeş olunduğu için ticaret yapıldığını aktaran Olpak, "İş dünyası olarak, ekonomik iş birliğimizi artırmak için, daha fazla gayret göstereceğiz.
Olpak sözlerine şöyle devam etti: "Diasporamız, bizim için önemli bir kazanım. Ülkemiz, diasporasına sahip çıkan nadir ülkelerden biri. Cumhurbaşkanımızın, bir yurt dışı DTİK programımızda bizimle olması, bunun açık bir göstergesi. Diaspora, eğer iyi değerlendirilebilirse, bir ‘'beyin göçü'' değil, aksine, bir ‘'beyin kazanımı'' olabilir. Çünkü? Diaspora, gurbetçi kavramından ziyade, içinde yaşadığı toplumla birlikte olurken, "diaspora opsiyonu" stratejisiyle, anavatanına da katkı sağlayanlar için asıl anlamını taşıyor" dedi.
"Diasporamızı ve DTİK'i, tüm dünyada daha aktif hale getirelim"
DTİK'in hedefinin siyasi görüşü ve sosyal yaşantısına bakmaksızın, güzel ülkemizi seven ve gelişmesi için çalışan herkesi, bu platformda buluşturulması olduğunu belirten Olpak, "Türk diasporasının, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkı sağlamak. Yani, Malezya'daki bir Türk'le, Hollanda'daki bir Türk nasıl işbirliği yapabilir? Fransa'daki bir Türk'le, Rusya'daki bir Türk, sosyal veya kültürel olarak, nasıl iş birliği yapabilir? Avustralya'daki bir Türk'le Nijerya'daki bir Türk, sportif veya akademik olarak nasıl iş birliği yapabilir? Amacımız, bunun altyapısını, platformunu hazırlamak ve desteklemek. Bu noktada, Sayın İlham Aliyev'in dile getirdiği gibi, "bir milletin iki diasporası olmaz". Gelin, öncelikle Azerbaycanlı kardeşlerimizle birlikte, hep beraber, DTİK'te daha güçlü olalım ve diasporamızı ve DTİK'i, tüm dünyada daha aktif hale getirelim" dedi.
Açılış konuşmalarının ardından Dünya Türk İş Konseyi Bakü Buluşması toplantısında Küresel Kamu Diplomasisinde Türk Diasporası oturumu, Dünya Türk İş Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi Rona Yırcalı Moderatörlüğünde, Moskova Büyükelçisi Mehmet Samsar, Tiflis Büyükelçisi Ceren Yazgan ve Nur-Sultan Büyükelçisi Nevzat Uyanık'ın katılımları ile gerçekleştirildi. "Bir Milletin İki Diasporası Olmaz" oturumu ise, DTİK Yürütme Kurulu Üyesi Halim Mete Moderatörlüğünde, Türkiye-Azerbaycan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Şamil Ayrım ve Doç. Dr. Telman Nusretoğlu'nun katılımları ile gerçekleştirildi.
DEAR OUR DISTINGUISHED COUNTERPART,
On behalf of Foreign Economic Relations Board of Turkey, this letter addresses to your kind attention about the explanation of Turkey's most recent peace operation in Northern Syria.
Turkey is firmly committed to fighting against terrorism originating from Syria. We are a committed member of the Global Coalition against DEASH and Turkey is the only country to put a chest-to-chest combat against DEASH with boots on the ground. Turkey has already conducted two major counter-terrorism operations (Euphrates Shield and Olive Branch) in northwest Syria. Threat of terrorism originating from Syria and targeting our borders is not limited to DEASH. During the last two years, especially from the east of River Euphrates, we have been exposed to more than hundred cases of attacks or hostile acts by PYD/YPG, the Syrian offshoot of PKK which is designated as a terrorist organization by the EU and NATO. PYD/YPG has perpetrated terrorist attacks also within Syria and against Syrians and Northwest Syria is a particular case in point. More than 200 cases of attacks and killing or wounding of scores of civilians took place while PYD/YPG-affiliated elements assumed responsibility in these cases without hesitation. Turkey's expectations and sensitivities regarding the PYD/YPG threat were repeatedly shared with our Allies. It is obvious that, Turkey could no longer tolerate the presence of terrorists at our borders. Turkey is compelled to take our destiny into our hands. That is why "Operation Peace Spring"is launched.
The main objectives of this operation will be to ensure Turkey's border security, neutralize terrorists in the region and save Syrians from the oppression and cruelty of these terrorists. The operation will be carried out on the basis of international law, in accordance with the right of self-defense as enshrined in Article 51 of the UN Charter and the relevant Security Council resolutions. Turkey notified UN Secretary General, President of the UN Security Council and NATO Secretary General of the start of this operation and intends to continue the operation until all terrorists have been wiped out of the region, our border security has been ensured, and local Syrians have been liberated from the tyranny of PYD/YPG as well as the DEASH threat. The operation also aims to facilitate safe and voluntary returns of displaced Syrians since Turkey has no plans whatsoever to modify the demographic structure in the operation area. It is the other way around the operation will give a chance to at least one million displaced Syrians, including Kurds, Arabs, and Christians alike, to return to their ancestors' lands after having been subject to ethnic cleansing by PYD/YPG.
Turkey's counter-terrorism efforts in Syria will contribute to the territorial integrity and unity of Syria by disrupting separatist agendas. The issue of foreign terrorist fighters can be effectively dealt with only by collective action by the international community. Protection of civilians and civilian infrastructure is our top priority and since the beginning, Turkey has always been at the forefront of the efforts to combat DEASH and all other radical actors.
As a final conclusion, on behalf of Foreign Economic Relations Board of Turkey, we would like to have your kind attention towards the manipulated disinformation regarding the current operation on the ground causes only the escalation of polarization and radicalization of all actors in Syria. When you follow the current situation from different communication channels, we kindly request you to consider official statements from the Turkish government. Turkey is going to make sure that the current operation will have no harmful impact on Turkey's rebalancing process of its economy and its economic development. We also believe that this operation will bring peace, stability and prosperity to the region and to all over the world.
Kind regards,
Nail OLPAK
President
T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Sırbistan'ı resmi ziyareti kapsamında, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Sırbistan Ticaret ve Sanayi Odası'nın organizasyonunda, Türk iş dünyası heyetinin katılımları ile Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da Türkiye-Sırbistan İş Forumu gerçekleştirildi. 120'den fazla Türk iş insanı Sırbistan'daki fırsatları keşfederken, ülkedeki yatırım ortamını ve potansiyeli yerinde inceleme fırsatı buldu.
Türkiye ile Sırbistan arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 140'ıncı yılında gerçekleştirilen Türkiye-Sırbistan İş Forumu, T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sırbistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, DEİK Başkanı Nail Olpak, Sırbistan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Marko Cadez, DEİK/Türkiye-Sırbistan İş Konseyi Başkanı Bayram Akgül ve iki ülkenin iş insanlarının katılımları ile 7 Ekim 2019 tarihinde gerçekleştirildi. Forumun açılış konuşmalarının ardından gerçekleştirilen ikili iş görüşmelerine ise yaklaşık 270 Türk ve Sırp iş insanı katıldı.
T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iş forumunun açılış konuşmasında, "Konsey mekanizması ile gündemimizdeki konuları ele alıyor, karara bağlıyor ve hepsinden önemlisi aldığımız kararların sonuçlarını değerlendirme fırsatı yakalıyoruz. Bunun yanında iki ülke arasında Karma Ekonomik Komisyon, kara ulaştırması karma komisyonu gibi ortak mekanizmalar oluşturduk. Sırbistan'da Sırp-Türk İş Derneği'nin kurulmasını destekledik" dedi. Bir yerde niyet varsa, inanç varsa imkânın da muhakkak bulunduğunu belirten Erdoğan, "Azim ve kararlılık olduğu müddetçe hiçbir engel aşılamayacak kadar büyük değildir. Türkiye ile Sırbistan arasında her alanda ikili münasebetlerin ilerletilmesi noktasında çok güçlü bir irade olduğunu biliyoruz. İki ülke olarak, iş birliğimizi daha da derinleştirmek, çeşitlendirmek, yeni alanlara teşmil etmek istiyoruz. Türkiye ile Sırbistan arasında 2010 yılında imzaladığımız Serbest Ticaret Anlaşması'nı her iki ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda geçtiğimiz yıl revize ettik. Anlaşma, geçen haziran ayında yürürlüğe girdi. Bu anlaşma ile mal ticaretinin yanı sıra telekomünikasyon, finans, ulaştırma ve elektronik, tarım gibi alanlarda ikili ticaretin ivme kazanmasını bekliyoruz. STA'nın imzalandığı 2010 yılından bu yana ikili ticaret hacmimiz yüzde 200 arttı. 2018 yılında ise ticaret hacmimiz ivme yaparak 1.2 milyar seviyesini yakaladı. 2019 yılının ilk 8 ayında ise bu rakam 819 milyon dolara ulaştı. Bu sene geçen seneki rekorumuzun üzerine çıkacağına inanıyorum. Bu rakamı kısa vadede 2 milyar dolara, daha sonra da 5 milyar dolar seviyesine yükseltmeyi hedefliyoruz" dedi.
"Sırbistan, yatırımcılar için büyük fırsatlar barındırıyor"
Ticaret hacmi hedefinin yakalanabilmesi için özellikle iş insanlarına önemli görevler düştüğünü belirten Erdoğan, "Biz üzerimize düşeni her iki ülkenin cumhurbaşkanı olarak yapmaya hazırız. Siz iş insanlarımızdan da gereken çabayı göstermesini bekliyoruz" dedi. Vucic ile baş başa ve heyetler arası görüşmeleri verimli bir şekilde tamamladıklarını ve çeşitli alanlarda 9 anlaşma imzalandığını anımsatan Erdoğan, Sırbistan'ın Balkanlar'ın tam merkezindeki stratejik konumuyla, iş ortamıyla, uygun ve nitelikli iş gücüyle, teşviklerle yatırımcılar için büyük fırsatlar barındırdığını söyledi.
2015 yılı itibarıyla 130 olan Sırbistan'da faaliyet gösteren Türk firması sayısının 800'ü geçtiğini söyleyen Erdoğan, Sırbistan'da 2011 yılında 1 milyon dolar civarında olan Türk yatırımlarının, 2018 yılında 200 milyon dolara ulaştığını vurguladı. Türkiye ile Sırbistan'ın ilişkilerini geliştirebileceği alanlardan en önemlisinin de turizm olduğuna dikkati çeken Erdoğan, 2018 yılında Sırbistan'dan Türkiye'ye gelen turist sayısının yüzde 53 artış göstererek rekor kırdığını ve 225 bin Sırp turisti ağırladıklarını bildirdi. Türkiye'den de 97 binin üzerinde turistin Sırbistan'ı ziyaret ettiğini ifade eden Erdoğan, bu sayının bu yıl daha da artacağını kaydetti. Erdoğan, "Sırbistan ile sahip olduğumuz vizyon birliği, bölge için büyük bir fırsattır. Gelin Sırbistan ile ilişkilerimizin ekonomik boyutunu hep birlikte daha da güçlendirelim. Bizler, iki ülkenin cumhurbaşkanı ve hükümetleri olarak siz iş insanlarımızın, girişimcilerimizin her daim yanındayız. Her iki ülkenin iş insanlarından, iş birliği içinde iki ülkenin potansiyelinden tam anlamıyla yararlanılacak projeler geliştirmenizi bekliyoruz" dedi.
Sırbistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ise, Mustafa Kemal Atatürk'ün modern Türkiye'nin kurucusu ve Karacevic'in de yakın arkadaşı olduğunu söyledi. Atatürk'ün Sırpça bildiğini, Balkan halklarının sorunlarını görüp anladığını ve ilişkilerin iyi niyete muhtaç olduğunu anladığını belirten Vucic, bunun 100 yıl sonrasında da Cumhurbaşkanı Erdoğan'la tanıştıklarını söyledi. Vucic, "Sırbistan-Türkiye ilişkilerini nasıl ileriye taşıyabiliriz? Bunun için çabalıyoruz" dedi. Erdoğan'ın 2017'de Sırbistan ziyareti ile ülkesinde pek çok değişimi getirdiğini belirten Vucic, yeni Novi Pazar - Tutin otoyolunun açılacağını söyledi. Birkaç yıl sonra çok farklı bir Sırbistan görüleceğini aktaran Vucic, Türk yatırımcılara müteşekkir olduğunu ve Türk yatırımcılarını Sırbistan'a, Sırp yatırımcılarını da Türkiye'ye davet ettiğini söyledi. Erdoğan'ın Türkiye'nin gayri safi yurtiçi hasılasını 3 bin 500'den 11 bin 500'e çıkardığını belirten Vucic, "Erdoğan'ın Türkiye'nin gelişmesine ne kadar adandığını görüyoruz. Böyle bir gelişimi Avrupa'da görmedik" dedi. İlerleme kaydettikçe ihtiyaç ve taleplerin de arttığını söyleyen Vucic, "Bundan korkmamalıyız. Bu durumun azimle üzerine gitmeliyiz. İnanıyorum ki Recep Tayyip Erdoğan ve Tanju Bilgiç de biliyorlar ki Sırbistan'daki her bir Türk yatırımcının elini sıktım, bütün Türk yatırımcıları şahsen tanıyorum. Her zaman Türk yatırımcıların yanında olmaya devam edeceğiz. İstihdam da bizim için çok önemli. Sırp iş insanlarını da Türkiye'de yatırıma davet ediyorum. Sırbistan'da spa turizmi için çok güzel imkânlar mevcut; ancak Türkiye'deki jeotermal tesisler kadar ileri düzeyde değiller. Biz de spa turizmini özelleştirmek istiyoruz. Türkleri bu alanlarda da yatırıma davet ediyorum, karşılığını da alacaklarına eminim. Yatırımlarınız sayesinde Sırbistan'da otoyolsuz yer kalmayacak. Türk yatırımlarının değerinin farkındayız. Bize desteğe devam ediniz. Yapay zekâ, robot, savunma teknolojileri sektörlerinde her iki ülke de büyük potansiyele sahip; bu alanlarda da iş birlikleri yapabiliriz. Sırbistan'a bu kadar yakınlık duyduğunuz için teşekkür ediyorum. Sırbistan'ın en ücra köşelerine yatırım yapıyorsunuz, bu da bize duyduğunuz güven ve saygıyı gösteriyor. Yaşasın Sırbistan-Türkiye dostluğu" dedi.
Olpak: "Sırbistan iş dünyasının da Türkiye'ye yatırım yapmasını bekliyoruz"
DEİK Başkanı Nail Olpak, "Bugün, bu salonda bulunan iki ülke iş insanıyla amacımızı net olarak biliyoruz. Hem, dostluk ilişkilerimizi güçlendireceğiz hem de ekonomik ilişkilerimizi geliştireceğiz" dedi. Türkiye ile Sırbistan arasındaki ticaret hacminin son 5 yılda yüzde 72 artarak 1,2 milyar dolara yükseldiğini belirten Olpak, ticaret hacminin bu yıl da artarak devam ettiğini vurguladı ve iki ülke arasındaki 5 milyar dolar hedef için yeterli seviyede olunmadığını söyledi. Sırbistan'daki 800 Türk firmasının toplam 200 milyon dolara ulaşan yatırımlarının ise, memnuniyet verici olduğunu belirten Olpak, "Elbette, Sırbistan İş dünyasının da Türkiye'ye yatırım yapmasını bekliyoruz" dedi.
"Çalışma vizeleri kolaylaştırılmalı"
2018 yılında Belgrad'da gerçekleştirilen temasların sonrasında revize STA anlaşmasının yürürlüğe girmesini iş dünyası tarafından memnuniyetle karşılandığını belirten Olpak, "Bunun bir sonucu olarak, Tohumculuk ve AR-GE konusunda iş birliği yapılabileceğimizi görüyoruz. Sırbistan'da, imalat sanayinin yanı sıra, inşaat ve gayrimenkul sektöründe de fırsatlar olduğunu görüyoruz. Bu noktada, müteahhitlerimizin daha fazla iş yapabilmeleri için, prosedürlerin ve işçi giriş çıkış süreçlerinin kolaylaştırılması önemlidir" dedi. Sırbistan'da Türkçe bilen ara eleman ihtiyacı sebebiyle çalışma vizelerinin kolaylaştırılması ve Türkçe eğitim veren kurumların arttırılmasına ihtiyaç duyulduğunu belirten Olpak, "Türkiye'den Sırbistan'a ilaç ihracatı, bir başka başlık olup, bunu sağlamak için, iki ülke kurumlarının atacağı adımlar önemlidir. İki ülke arasında ortak sanayi bölgesi kurulması da üzerinde çalışılabilecek bir başka başlıktır" dedi.
Sırbistan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Marko Cadez ise, özellikle Saray Bosna – Belgrad otoyolu için teşekkür ederek konuşmasına başladı. 250'nin üzerinde iş insanının bu salonda olmasının iki ülke ilişkilerinin çok iyi olduğunu gösterdiğini belirten Cadez, 2017 yılının Ekim ayından bu yana 800 binden fazla ekonomik alışveriş yapıldığını söyledi. 1 Haziran'da gümrüksüz gıda protokolünün yürürlüğe girdiğini belirten Cadez, 2018 yılından bugüne 213 şirketin Sırbistan'a geldiğini söyledi. Sırbistan'da 10'dan fazla Türk fabrikasının inşa edildiğini vurgulayan Cadez, "Sırbistan ekonomisi için Türkiye pazarı fırsatlara sahip. İhracatımızı artırmak istiyoruz. Sizlerden destek rica ediyorum. Bu foruma katılan Sırp şirketleri daha çok ihracat şirketi. Türkiye piyasasına girmek istiyorlar. Biz de yatırımcılara yardımcı olmak için buradayız" dedi. Belgrad'a yakın 16 serbest ticaret bölgesi olacağına değinen Cadez, "Tüm koşullar ve siyasi irade var ve önümüzde engel yok" dedi.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, bugün açıklanan Yeni Ekonomi Programı'nın üç yıllık yol haritası ile ilgili yazılı bir değerlendirme yaptı.
Olpak değerlendirmesinde şunları kaydetti:
"Geçtiğimiz yıl açıklanan YEP'te hedeflenen; 2019 yılı enflasyonun yüzde 12 olarak beklenenden daha olumlu öngörülmesi, cari açıkla mücadelede elde edilen önemli başarı ve yılsonu için makul bir pozitif büyüme beklentisi, bir yıl gibi kısa sürede doğru adımlarla doğru eylemlerinin hayata geçirildiğini gösteriyor.
Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak'ın bugün açıkladığı YEP'in 2020-2022 dönemini kapsayan üç yıllık yol haritası,yaşadığımız sıkıntılı dönemi az hasarla kapatıp, "Değişim Başlıyor" temasıyla finansal istikrarı sağlayarak sürdürülebilir bir büyümeye odaklandığımızın göstergesi.
Önümüzdeki üç yılı kapsayan plana baktığımızda;
- İthal ara malların yerlileştirilmesi, Turizm Strateji belgesi, Yatırım-Teşvik-Vergi Uygulamalarında Cari Denge Önceliği, İhracat Ana Planı, Lojistik Master Planı gibi politika ve tedbirlerle, Cari dengenin makul bir seviyede tutularak ve 2022'de sıfıra indirmeyi hedeflenmesi,
- Kamu Maliyesi'nde vergi reformu, vergi denetimlerinde etkinliğin artırılması ve bütçe açığının milli gelir oranında yüzde 3 üst limit konulması,
- Ölçülü Sektör Odaklı Kredi Politikası, Sanayi Strateji Belgesi, Varlık Fonu Yatırım Stratejisi, Yargı Reformu, Ulusal Verimlilik Planı, Şirket Büyümesini ZorlaştıranDüzenlemelerin Revizesi, Kalkınma Planı Uyumlu Sektör Önceliklendirmesi gibi politika ve tedbirlerle, yıllık yüzde 5 sürdürülebilir büyüme hedeflenmesi,
- Kritik Sektörlerin Canlandırılması, Genç ve Kadınlar İçin Meslek Edindirme ve Girişimcilik Programları, İstihdam Teşviklerinde Revizyonlar, Büyümenin İstihdama Pozitif Etkisi ve 2023 Eğitim Vizyonu gibi politika ve tedbirlerle, işsizlik oranını tek haneli rakamlara indirilmesinin hedeflenmesi,
Gibi başlıklar, açıklanan yol haritasının için daha odaklı ve tüm ilgili yapılarla kolektif bir çalışmanın yürütüldüğünü ifade ediyor. Önümüzdeki süreçte, değişim ve dönüşümle üreterek, yılda ortalama yüzde 5 büyüyen, enflasyonunu kademeli olarak düşüren, cari dengesinde önemli bir başarı elde eden, istihdamını artıran, ekonominin tüm paydaşlarıyla, reel ve finans sektörüyle sahada olan bir Türkiye göreceğiz.
Biz de DEİK olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da,yürüttüğümüz ticari diplomasi faaliyetleriyle ülkemizi tüm dünyada temsil etmeye, üyelerimiz için sağladığımız avantajlarla daha fazla firmamızı yurt dışı pazarlarla buluşturmaya, değişim için tüm gücümüzle daha fazla sahada olmaya devam edeceğiz."
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ile İstanbul Anadolu Yakası Organize Sanayi Bölgesi arasında imzalanan iş birliği protokolü kapsamında hayata geçirilen DEİK İrtibat Ofisi'nin açılışı, DEİK Başkanı Nail Olpak ve İstanbul Anadolu Yakası OSB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Çökmez, Tuzla Kaymakamı Ali Atay ve bölge iş dünyasının temsilcileri katılımları ile 30 Ekim 2019 tarihinde gerçekleştirildi.
DEİK İrtibat Ofisi, DEİK ile OSB üyeleri arasında köprü olacak
DEİK'in 146 İş Konseyi ile dünya genelindeki faaliyetlerini sürdürürken, Organize Sanayi Bölgesi üyelerinin de katılımlarını beklediklerini ifade eden DEİK Başkanı Nail Olpak, "DEİK olarak, 146 iş konseyimizle birlikte ayda ortalama 100-150 toplantı ve İş Forumu, 3. ülkelerde ortak proje çalışmaları, DTİK vasıtasıyla yürüttüğümüz diaspora çalışmalarımız ve dış ekonomik ilişkilerimizi kapsayan faaliyetlerimizle ticari diplomasi çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Elbette kurumsal üyelerimiz gibi iş dünyasının her katmanından aramıza katılan yeni üyelerimizden de güç alıyoruz. Bu bağlamda İstanbul Anadolu Yakası Organize Sanayi Bölgesi üyelerini de aramızda daha fazla görmek istiyoruz. Bu amaçla, bugün açılışı gerçekleştirdiğimiz DEİK İrtibat Ofisi'mizin de DEİK ve OSB üyeleri arasında bir köprü olmasını hedefliyoruz. Buradaki firmalarımızın ihracat ve yatırım konusunda güçlenmeleri hepimizin ortak dileği. Daha fazla ülkeye açılmanız ve iş birliği yapmanız için DEİK olarak size her türlü desteği sağlamak için buradayız. İrtibat Ofisimizi, aynı zamanda bir DEİK iletişim noktası olarak da düşünebilirsiniz. Birlikte ne kadar güçlü olursak, ülke ekonomimiz ve ticaretimiz için çok daha yükse bir katma değer yaratabiliriz. ülkemiz dış ekonomik ilişkileri için daha çok fayda üretebiliriz. Bu sebeple, nitelikli üye sayımızı artırmak için, siz değerli iş insanlarımızı da, DEİK'i daha fazla tanımaya ve yurt dışında ülkemizi birlikte daha fazla temsil etmeye davet ediyorum." dedi.
Anadolu Yakası OSB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Çökmez ise, küresel ekonomide ticari entegrasyonların önem kazanmaya başladığını belirterek, "Genellikle bölgesel birlikteliklerden oluşan bu birleşmeler dikkate alındığında birbirine komşu olan ülkeler büyük önem taşıyor. Bu noktada, ülkemiz adına çok önemli ve kıymetli bir misyon üstlenmiş olan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu'nun, OSB'mizde açtığı İrtibat Ofisi de bizim açımızdan ayrı bir anlam taşıyor. İnanıyorum ki, küresel ekonomi ve ticarette 2019 yılında görülen yavaşlamaya rağmen, ülkemizin mevcut pazarlarda payının genişletilmesi ve yeni pazarlara erişim konusunda Ticaret Bakanlığımızın önderliğinde, DEİK'in ülkemize sağladığı ve sağlayacağı katma değer her geçen yıl artış gösterecektir. Bu bağlamda başta Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan olmak üzere, DEİK Başkanı Sayın Nail Olpak'a, hem bir vatandaş ve hem de bir iş insanı olarak huzurlarınızda teşekkürü borç biliyorum. DEİK İrtibat Ofisi'nin bölge sanayicimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum." şeklinde konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından DEİK ve İstanbul Anadolu Yakası Organize Sanayi Bölgesi arasında iş birliği protokolü imzalanırken, tören sonrasında Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdür Yardımcısı Atilla Bastırmacı tarafından ‘Brexit ve Türkiye' başlıklı bir sunum gerçekleştirildi.
DEİK/Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) tarafından düzenlenen "New York Diaspora Buluşması" Toplantısı, T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Tuna Turagay, T.C. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gülnur Aybet ve Doktor Mehmet Öz'ün katılımları ile DEİK ve DTİK Başkanı Nail Olpak ile DTİK Amerika Bölge Komite Başkanı Ömer Er'in ev sahipliğinde 25 Eylül 2019 tarihinde New York'ta gerçekleştirildi.
Yurt dışında yaşayan Türkler ve Türkiye dostları üzerinden Türk diasporasını güçlendirmeyi hedefleyen Dünya Türk İş Konseyi'nin organize ettiği Türk Diasporası Buluşması, bu yıl 25 Eylül'de New York'ta düzenlendi. Yurtdışındaki Türk iş dünyası ile kamu ve sivil toplum paydaşları arasında etkileşim, koordinasyon ve network oluşturmayı hedefleyen, oluşacak ortak ekonomik güç ile Türkiye'nin lobi çalışmalarına katkı sağlama misyonu ile hareket eden DTİK'in Amerika Bölge Komitesi, Türk Amerikan toplumunun önde gelen iş insanlarını, profesyonelleri ve toplum nezdinde kabul görmüş isimlerini bir araya getirdi.
T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak konuşmasında, önümüzdeki 100 yılın siyasi ve ekonomik olaylarının şekillendiği bir dönemde New York Diaspora Buluşması toplantısının çok önemli olduğunu söyledi. Türkiye-Amerika ilişkilerini daha ileri bir noktaya taşımak için 100 milyar dolar projesinin kazan-kazan çerçevesi içerisinde müzakere edildiğini belirten Albayrak, "Nitelikli insan kaynağının en üst düzeyde olduğu Amerika'daki sizlerin, bugün, içerisinden geçtiğimiz dönemi doğru okuması ve bu okumayı yaşadığımız cemiyetlerde, iş dünyasında, Sivil Toplum Kuruluşları'nda doğru ilişki ile yönetmesi Türkiye için çok hayatidir. Sizler, iletişim anlamında örgütler üzerinden yapılan müthiş bir dezenformasyona maruz kaldığımız bu dönemde, birbirimize kenetlenerek mikro düzeyde çok önemli bir yük yüklenmek durumundasınız" dedi. Sesin ancak yığınların haykırdığı zaman gür çıktığını ifade eden Albayrak, "Sizler bu zor süreçte Türkiye'nin kıymetli ve önemli elçilerisiniz. Önümüzdeki dönemde DEİK özelinde, sadece Amerika değil tüm dünyada bu ve benzeri organizasyonların aynı amaca koşarak bizi birleştiren unsur olarak, Türkiye merkezli ruh ve amaç birliği ile düzenlenmesi gerekiyor. sizlerle bir araya gelmemizi sağlayan bu ve benzeri organizasyonların sayısının artması ve organizasyonları STK'larımızla, Türkiye ile koordineli bir şekilde yürütmemiz gerekiyor. Bu organizasyonlar STK'larımıza, derneklerimize alternatif değil; bunlarla bir bütün içerisinde koordinasyon ile gerçekleşen hususlar. Bizler de sizlere sonuna kadar destek olarak, bu senkronizasyonun daha ileriye taşınması açısından her daim yanınızda, arkanızda olacağız" dedi.
"Bayrağımızı daha da yukarılara taşımamız lazım"
T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Tuna Turagay ise, yurt dışında yaşayan Türk iş insanlarının çok önemli olduğunu belirterek, "Türk diasporasının, Türkiye'nin etkin bir şekilde tanıtım ve lobi faaliyetlerinde bulunabilmesi için çok önemli bir rol oynamasını önümüzdeki dönemde sağlamalıyız. Bizim en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi yurt dışındaki derneklerimizin kurulup birbirleri arasında kavga etmeye başlaması ve bu sebeple gereken iş birliğini kuramıyor olmamız" dedi. Diğer ülkelerin diasporalarının ne kadar etkili olduğunun bilindiğini vurgulayan Turagay, diasporaların her konuda karar alma mekanizmasında yer alabildiğini söyleyerek, "Ancak, maalesef biz bunu başaramıyoruz. Sizler çok değerlisiniz ve her zaman Bakanlığımız, hükümetimiz ve DEİK ile sizlerin yanındayız. Bizim tek bir bayrağımız var, o bayrağı bir araya gelerek çok daha yukarılara taşımamız lazım" dedi.
"DTİK, Özel Amaçlı Bir İş Konseyi"
DEİK ve DTİK hakkında bilgi veren DEİK ve DTİK Başkanı Nail Olpak, "DEİK'in 34 yıllık bir tarihi var. DTİK Dünya Türk İş Konseyi'ne baktığımız zaman ise 2007 yani 12 yıl önce kurduğumuz özel amaçlı bir iş konseyimiz" dedi. Diasporayla ilgili Dışişleri Bakanlığı, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar, TASC gibi çok farklı kurumların çalışmaları olduğuna dikkat çeken Olpak, "Dünya Türk İş Konseyimiz dünya üzerinde 6 bölge üzerinden yapılanmasını sürdürüyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin de içinde olduğu bölgeyi biz Amerika bölgesi olarak ifade ediyoruz. Üyelerimizle beraber, sizlerle beraber hareket ediyoruz. Üyelerimiz sadece iş insanları değil, bizi bu coğrafyalarda gururla temsil eden sanatçılarımız, sporcularımız, akademisyenlerimiz ve sivil toplum yapılanmalarımız ya da farklı platformlarımız. Onların her birisi bulundukları yerlerde çok değerli" açıklamasını yaptı.
DTİK ile network imkanı sunuluyor
DTİK'in verdiği destekten söz eden Olpak, "Dünya Türk İş Konseyi tüm dünyada faaliyetlerini sürdürüyor. Diaspora kültürünün temel noktalarını çokça konuşmaya gayret ediyoruz. Hedefimizde de olayın siyasi görüşü, sosyal yaşantısı gibi detaylarına girmeksizin, bizim o güzel ülkemizi, milletimizi seven, oraya sevdalı olan herkesi bir arada buluşturduğumuz bir yapılanma olması. Temel yapımızın altında bu yatıyor. İkincisi, diasporanın ekonomik, sosyal, kültürel olarak daha fazla gelişimine biz nasıl katkı sağlayabiliriz? DEİK'in 146 İş Konseyi'nin elde etmiş olduğu networku, sizlerin sadece bulunduğunuz coğrafyalarda değil de onun haricindeki coğrafyaların içerisinde de sağlamaya çalışıyoruz" dedi. ABD'deki bir iş insanıyla, Endonezya'daki bir iş insanının veya Fransa'daki bir akademisyenle Nepal'deki bir akademisyenin nasıl bir iş ilişkisi içerisine girebileceği konusunda DTİK'in bunu sağlayabileceğini belirten Olpak, "DEİK'in altyapısı,146 İş Konseyi ile dünyada bugün en değerli şeyin bilgi olduğunu düşündüğümüzde buna sahip. Sizlere bu imkânı daha fazla sunma hedefi içerisindeyiz. Bu ve benzeri etkinliklerle bu faaliyetlerimizi anlatmaya çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.
DTİK, Güney Amerika'daki faaliyetlerine hız verecek
DTİK'in, dünyanın dört bir köşesinde yaşayan Türk kökenli insanların, tek bir platformda bir araya getirdiğini söyleyen DTİK ABD Başkanı Ömer Er, "DTİK Amerika Bölge Komitesi olarak Kanada'dan Arjantin'e kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kapsayan bir faaliyet alanımız bulunmakta. Bugüne kadar Kanada, ABD ve Meksika'da yani kısacası Kuzey Amerika'da yaşayan insanımıza temas ederek çalışmalarımıza başladık. Önümüzdeki günlerde sosyal ve ekonomik birçok alandaki benzerliklerini de bir avantaj olarak gördüğümüz Güney Amerika ülkelerinde de faaliyetlerimize hız verme kararı aldık. Sadece ekonomik perspektiften baktığımızda dahi global ölçekte G20 potasına girebilecek yaklaşık beş eyaletin yer aldığı, bunun ötesinde her bir şehrin dünya ekonomisine yön verecek ölçekte olduğu ve ekonomik güçlerinin yanı sıra her bir bölgenin federal düzeyde eşit söz sahibi olduğu bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bu sebeple de toplumumuzun problemlerinin yerelde çözülebileceğine inanıyoruz. Sivil toplum faaliyetlerine katılımın önemini ABD'de yaşayan Türkler olarak yakından biliyoruz. Yaşadığımız ülkelerin kanun ve kurallarının izin verdiği çerçevede toplumsal faaliyetlerin birer parçası olmamız bizleri aslında bir nevi kültür elçisi yapıyor. Yani günümüzde son derece önem kazanan vatandaşlar arası diplomasiyi icra ettiğimiz anlamına gelmektedir ki bu da DEİK'in ticari diplomasi olarak nitelendirdiği misyonununu tamamlayıcısı bir faaliyet anlamı taşıyor. Bu anlam bütünlüğünün teğmininde DEİK-DTİK Başkanımız Sayın Nail Olpak'ın öncülüğü ve DEİK Genel Sekreterliğimizin tüm kadrosuyla geceli gündüzlü çalışmaları bizlerin işini çok daha kolaylaştırıyor. Yakın zamanda DTİK ailesine katılmayı kabul eden Nobel ödüllü bilim insanımız Sayın Aziz Sancar ve bugün bizimle birlikte olan saygın Türk doktor Mehmet Öz'ün de isimlerini buradan bir kez daha anmak isterim. Her birinin ve her birinizin desteği bizler için çok anlamlı" dedi.
Üç oturumlu DTİK Paneli
Üç ayrı oturumdan oluşan DTİK panelinde bu yıl, "İlham Verenler" başlığı altında başarı hikayesini ve DTİK'in ABD'deki Türkler açısından üstlendiği önemli rolü Indy Eleven'ın sahibi Ersal Özdemir anlatıldı. Türkiye ve Azerbaycan'da, Amerikalı şirketlere yatırım anlamında yol gösteren LB International Solutions Başkanı Lydia Borland'ın modere ettiği ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gülnur Aybet'in panelist olduğu ilk oturumun başlığı "Diaspora Kültürünü Oluşturmak" oldu. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Aybet, kendi hayat hikayesine değinerek çok küçük yaşta gittiği İngiltere'de bir çocuk olarak yaşadıklarını anlattı. Tek başına mücadele etmek yerine birlik olmanın ne kadar önemli olduğunu dile getirdi. Yanlış Türkiye algısının yıkılması için beraberce çaba sarfedilmesi gerektiğini kaydetti.
Diasporanın ne olduğu ve ABD'deki Türklerin avantajları üzerinde düşüncelerini paylaşan Borland ve Aybet'in ardından Breeding Henry Baysan PC adlı hukuk şirketinin çevre hukuku ödüllü ortağı Mehmet Baysan ile ünlü Türk Doktor Mehmet Öz Türk Diasporasının ekonomik kalkınmasını sağlayacak fikir ve önerilerini paylaştı. Oturum esnasında Türk diasporasının ABD'deki geliştirilmesi ile alakalı konular tartışıldı. Dr. Öz, hem kendi tecrübelerini paylaştı hem de DTİK ile neler yapabileceğine değindi. Bu çalışma içerisinde ABD'de bulunan insanların pozisyonlarını devam ettirmeleri ve başkalarını da teşvik etmeleri gerektiğinin altını çizdi. Türk diasporasının ne kadar geniş yelpazeden olduğunu ve ABD'ye ne kadar renk katabilecegini anlattı. Toplumda önde gelen her Türk'ün diğerlerine mentorluk yapması gerektiğinin önemini vurguladı. Amerika'nın motiflerinin göçmenlikle kuvvetlendiğini ve Türkler'in yerinin de vazgeçilmez olduğunu söyledi.Yurt dışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren ise üçüncü ve son panelin açılışını gerçekleştirdi. Moderatörlüğünü DTİK Amerika Bölge Komitesi Üyesi Derya Taşkın'ın gerçekleştireceği panelde, Türk dostu dernek temsilcilerinden Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) Eş Başkanı Günay Evinch, Türk Miras Örgütü (THO) Başkanı Ali Çınar; ABD kurum faaliyetlerinden bahsederek, DTİK ile hangi iş birliklerini yapabileceklerine ve DEİK İş Konseylerinin sahip olduğu geniş üye ağının kurumlarına ve ABD'deki Türk toplumuna ne çeşit avantajlar sağlayabileceğine dair düşüncelerini aktardı.
DEİK, ‘Yurt Dışı Yatırım Endeksi 2019' raporunu açıkladı.
Brexit sürecine rağmen Türk yatırımcı için İngiltere cazibesini koruyor
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Bain & Company iş birliği ile hazırlanan "Yurt Dışı Yatırım Endeksi 2019" raporu açıklandı. Bu yıl 4.'sü yayımlanan ve Türk iş dünyasının önde gelen 500 şirketinin bakış açısıyla değerlendirmeye tabi tutan endekste bir önceki yıl olduğu gibi yüksek gelirli ülkeler kategorisinde, Türk iş dünyası için yurt dışındaki yatırımlarda en cazip ülke İngiltere olurken, orta gelirli ülkeler arasında Rusya, düşük gelirli ülkeler kategorisinde ise Azerbaycan ilk sırayı aldı. Endeksten elde edilen verilere göre, Türk yatırımcıların 2018 yılında yurt dışındaki yatırımlarının büyüklüğü ise yaklaşık 6 milyar dolara ulaştı.
DEİK/Yurt Dışı Yatırımlar İş Konseyi ile Bain&Company ortaklığıyla bu yıl 4.'sü hazırlanan ‘Yurt Dışı Yatırımlar Endeksi" raporu, Türk şirketlerinin yurt dışı yatırımlara artan ilgisini çarpıcı sonuçlarla ortaya koydu. Yurt Dışı Yatırım Endeksi, yatırım coğrafyalarının risk ve potansiyelini, Türk yatırımcılar için sektörlerden bağımsız genel bir değerlendirme ile mercek altına aldı. Endeks raporundan öne çıkan bulgularda, özellikle son yıllarda yavaşlama eğilimine giren küresel yatırım akışları göze çarparken, Türkiye'nin yurt dışı yatırımlarının yıllık para akımı ise yakın dönemde azalma eğilimindeyken, 2018 yılında artış gösterdi.
Olpak: "Türk iş dünyasının yurt dışındaki 2018 yılı yatırım miktarı 6 milyar dolara yaklaştı"
Son 20 yılda Türkiye'nin dış yatırım miktarının 10 katına yükseldiğini belirten DEİK Başkanı Nail Olpak, "Yurt Dışı Yatırım Endeksi çalışmamız diğer yabancı yatırım endekslerinden farkı; Türk şirketlerinin önceliklerini, motivasyonlarını ve kaygılarını yansıtması. Bu alt yapıyı esas alarak, şirketlerimizin yurt dışında yatırım kararı almasına yardımcı olmak için Türk şirketlerinin perspektifiyle, ülkemize has dönemsel bir endeks hazırladık. Endeksimizi hazırlarken ülkeleri, Dünya Bankası'nın gelir kategorizasyonuna göre, yüksek, orta ve düşük gelirli ülkeler olarak ayrı ayrı ele aldık. Bununla da yetinmedik, aynı zamanda raporumuz, kıta ve ülke yıllık yatırım görünümlerini de içeriyor. Bu yılki endeksimize göre, Birleşik Krallık, Brexit sürecine rağmen Türk yatırımcılar için geçen yıl olduğu gibi, hala önemli bir cazibe merkezi. Dünya ticaretinin yavaşladığı ve küresel ticaret savaşlarının yaşandığı bir dönemde, bizim uluslararası yatırımlarımızın da daralması gayet normal. Ancak buna rağmen, 2018 yılında Türk yatırımcıların yurt dışındaki yatırımlarının toplam büyüklüğünün 6 milyar dolar seviyesine yaklaştığını gözlemledik. Eskiden sermaye kaçışı olarak görülen yurt dışı yatırımlar, artık küresel ölçekte ve oyun kurucu şirketlere sahip olma yolunda ilerleyen ülkemiz açısından hayati bir önem taşıyor. Şirketlerimizin küresel pazarlarda yaptığı yatırımları Türkiye'nin uzun vadeli hedefleri doğrultusunda stratejik bir konu olarak görüyor ve destekliyoruz. Ülkemizin yapısal sorunu olan cari açığın azaltılması, know-how transferi ve arz güvenliğine katkı sağlayacak yurt dışı yatırımların teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz." dedi.
DEİK'in Türk iş dünyası için küresel bir misyon taşıdığını ifade eden Olpak, "Cumhurbaşkanımızın 2018 genel kurulumuzda belirttiği gibi; DEİK olarak, Türk iş dünyasına yeni ufuklar açacak, yol ve istikamet çizecek stratejik çalışmalara da imza atıyoruz. Dün de "Brexit Sürecinde Türkiye: Riskler ve Fırsatlar" raporumuzu açıkladık. Raporumuzda Brexit'in Birleşik Krallık, AB ve Türkiye için siyasi ve ekonomik etkilerini detaylıca ele aldık. Endeksimizin sonuçlarına göre, yatırımcılarımız için en cazip ülke olması açısından bu çalışmamızı da çok anlamlı buluyorum.
Önümüzdeki ay, Çin'in "Kuşak ve Yol Girişimi'' ile ilgili olarak, Türkiye'nin kendisini nasıl konumlandıracağına dair, alternatif senaryoları kapsayan bir çalışmamızı Lojistik İş Konseyimiz ve Türk-Çin İş Konseyimizle birlikte kamuoyuna sunacağız. Ticaret Bakanlığımızca belirlenen hedef ülkeler; Çin, Rusya, Hindistan ve Meksika'ya daha odaklı bir şekilde yöneldik. Bu ülkelerle ekonomik ilişkilerimizi artırmak üzere, hem Pazar Rehberleri hazırlıyor, hem de paydaşlarımızla bir araya gelerek, eylem planımızı kapsamlı bir biçimde oluşturuyoruz. Aynı zamanda gittiğimiz ülkelerde gerçekleştirdiğimiz İş Forumlarının ve heyet ziyaretlerinin sonuç ve analizlerini tek tek rapor haline getiriyoruz." şeklinde konuştu.
Yurt dışı yatırımlarda öne çıkan ülkelerin 18'i Avrupa'dan
DEİK/Yurt Dışı Yatırımlar İş Konseyi Başkanı Volkan Karaise dönemsel olarak Türk yatırımları incelendiğinde Avrupa'nın Türkiye açısından gerek yatırım kaynağı gerekse yatırım adresi olmayı sürdürdüğüne değinerek, "Endekste öne çıkan yatırım ülkelerinin 18 tanesi Avrupa'da yer alıyor. Doğu Avrupa ülkelerinin yatırım adresi olarak son yıllardaki pozisyonunu koruması da dikkat çekici bir diğer bulgu. Bölge, gerek Türkiye'den gerek dünyadan özellikle imalat operasyonlarına dönük önemli miktarda yatırım çekiyor. Doğu Avrupa Bölgesi'nin, 2018 yılında gerçekleşen Türk yatırımlarının işlem bazında %32'sini kendine çektiğini görüyoruz. En önemli verilerden de biri ise; geçtiğimiz yılın birincisi İngiltere'nin, Brexit sürecine rağmen Türk yatırımcılar için halen cazibesini koruması olarak göze çarpıyor. Orta gelirli ülkelerde en tepede Rusya yer alırken, düşük gelirli ülkeler kategorisinde de en fazla yatırım yapılan ülke olarak Azerbaycan ilk sırayı alıyor. İngiltere ve Sırbistan, Türk şirketlerinin 2018 yılında tespit edilen dış yatırımlarının işlem bazında %24'nü aldı. Elde ettiğimiz verilere göre 2018 yılında Türk dış yatırımlarının %40'ı Rusya ve Portekiz'de gerçekleşti. Asya Pasifik Bölgesi de her geçen sene ağırlığını arttırıyor. Bölge, 2017 yılında toplam 4 ülke ile endekste yer bulurken, 2018 yılında 8, bu yıl ise 10 ülkeyle ön plana çıkıyor. Hükümetimizin yıl içinde açıkladığı ‘Yeniden Asya' stratejisinin, yeni dönemde iş dünyamızda da belirginleşeceği görülüyor. Afrika ülkeleri de, özellikle fırsat odaklı yaklaşımları olan Türk şirketleri için her zaman değerlendirilen bir bölge olsa da, geçtiğimiz yıl Türk yatırımcılarının Afrika'daki ticari aktivitesinin, reel yatırımlardan daha önde gittiğini gözlemledik. Yatırımcı algısı anketimizde, Çin merkezli geliştirilen Kuşak ve Yol girişiminin etkilerini de değerlendirmeye çalıştık. Katılımcıların %50'sinden fazlası, Kuşak ve Yol projesinin henüz somut bir etkisinin olmadığı, ancak uzun vadede ise görünümü olumlu yönde etkilediği konusunda hemfikir oldular." dedi.
Türk yatırımcıların iştahı yüksek
Endeksin hazırlanmasında kullanılan yaklaşık 500 Türk şirketin katıldığı Yatırımcı Algı Anketi'nde Türk yatırımcıların, yatırım iştahının yüksek olduğu gözlemlendi. Geçtiğimiz yıl %40 seviyesinde olan yüksek yatırım iştahlı katılımcı oranı, bu sene %50 seviyesine yükseldi. Gelişmesi beklenen ülkelere yatırım yapmayı düşünen katılımcılar, en yüksek yatırım iştahına sahip grup olarak öne çıkıyor. Yatırım yapılan pazarlara olan güvene bakıldığında, bir önceki yıla göre çarpıcı değişiklikler göze çarpıyor. Geçen sene yüksek gelirli, orta ve düşük gelirli kategorilerin hepsi için %50 seviyelerinde olan güven oranı bu sene önemli ölçüde düşerek, yüksek gelirli ülkelerde %15, orta gelirli ülkelerde %13, düşük gelirli ülkelerde ise %20 olarak gerçekleşti.
UNCTAD Dünya Yatırım Raporu verilerine göre 2018 yılında dünya çapında gerçekleşen toplam doğrudan yabancı yatırım %13 azalarak 1,3 trilyon dolara geriledi. İki yıldır devam eden azalış 2018 yılında da devam etti. Özellikle ABD menşeili çok uluslu şirketlerin ilk iki çeyrekteki yurt dışı kazançlarını 2017 sonunda gerçekleşen vergi düzenlemeleri takiben ülkeye geri çekmesi küresel yatırım akımlarının azalmasında önemli rol oynadığı görülüyor.
Yatırımcıların gözdesi Asya Pasifik Bölgesi
Yabancı yatırımcıların bir numaralı adresi Asya Pasifik bölgesi, geçtiğimiz yıl çektiği yatırımları %4 oranında arttırdı. Özellikle Çin'e yönelen yatırımlar 138 milyar ABD doları ile tüm zamanların zirvesine ulaşırken, Çin haricinde Güneydoğu Asya ülkelerine toplam 150 milyar dolar yatırım yapıldı. Türk yatırımcılarının bölgedeki yatırımları ise 2017 yılında toplam işlem büyüklüğü 353 milyon doları bulurken, 2018 yılındaki yatırımların büyüklüğü yaklaşık 1.2 milyar dolara ulaştı. Malezya miktar olarak bölgede en fazla Türk yatırımı alan ülke olurken, Hindistan ise işlem bazında bölgede en fazla Türk yatırımını çeken ülke oldu.
Afrika'daki ticari aktivite, yatırımların bir adım önünde
Türk yatırımcılar tarafından Afrika ve Orta Doğu bölgesinde, 2017 yılında 17 (4'ü birleşme ve satın alma) yatırım yapılırken, 2018 yılında 9 (1 adet birleşme satınalma) yatırım yapıldı. 2017 yılında bölgeye Türk yatırımcılar tarafından yaklaşık 760 milyon dolar değerinde yatırım yapılırken 2018 yılında yapılan tahmini yatırım miktarı 655 milyon dolar olarak gözlemlendi. Yatırım aktivitesi olarak da turizm ve tekstil sektörleri ilk sıralara yerleşirken, Türk yatırımcıların reel yatırımdan daha çok ticari faaliyetleriyle ön plana çıktığı görüldü. Burkina Faso 2018 yılında miktar olarak bölgede en fazla Türk yatırımını çeken ülke oldu.
ABD şirketlerinin performansı küresel istatistikleri etkiledi
Amerika Kıtası, genel itibariyle son yıllara göre daha Türk yatırımı çekti. ABD, 2016 ve 2017 döneminde en büyük küresel yatırımcı konumunu korusa da, 2018 yılı istatistiklerinin finansal açıdan farklı bir tablo ortaya koyduğu görüldü. ABD menşeili çok uluslu şirketlerin 2018'nin ilk iki çeyreğindeki birikmiş dış kazançlarının, 2017'nin sonunda hükümetin getirdiği vergi reformlarını takiben, büyük ölçüde ülkeye geri getirmesinden kaynaklı dış yatırımlar negatif bir görüntü sergiledi. Bu durum küresel yatırım tutarındaki azalışın da temelini oluşturmaktadır. Öte yandan ABD, 252 milyar dolar tutarında yatırımı 2018 yılında çekerek, dünyada en fazla yatırım çeken ülke özelliğini bu yıl da korudu.
Bölgede, ABD hem sıfırdan yatırımlarda hem de birleşme ve satın almalarda adetsel olarak en çok yatırım yapılan ülke olarak ilk sırada yer aldı. 2017 yılında yapılan Türk yatırımların tutarı 100 milyon dolar iken, 2018 yılında yapılan 6 Türk yatırımının toplam değeri yaklaşık 60 milyon doları buldu. Yatırım aktivitesi olarak da lojistik ve tekstil sektörleri ön plana çıktı.
Yurt Dışı Yatırım Endeksi 2019
Raporu indirmek için tıklayınız.
Türkiye- İran İş Forumu, T.C. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Türkiye-İran KEK Eş Başkanı Fatih Dönmez, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İdaresi Başkanı ve İran-Türkiye KEK Eş Başkanı Mahmud Vaizi, DEİK Başkanı Nail Olpak, DEİK/Türkiye-İran İş Konseyi Başkanı Ümit Kiler'in katılımları ile DEİK ev sahipliğinde 18 Eylül 2019 tarihinde Ankara'da gerçekleştirildi.
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, iki ülke arasındaki ilişkilerin son derece olumlu düzeyde seyrettiğini belirterek, "İran ile ilişkilerimiz yapıcı ve iş dünyasının önünü açıcı bir yön almaktadır. Her iki ülkenin hükümet yetkilileri olarak bu konuda kararlıyız. Ticaretin geliştirilmesi ve yatırımların karşılıklı olarak artırılması yönünde destekler vermeye devam edeceğiz" dedi. Pekcan, İran Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Mahmud Vaizi ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in eş başkanlıklarında gerçekleştirilen 27'nci Türkiye-İran Karma Ekonomik Komisyon Toplantısı'nın çok verimli çıktıları olacağını söyledi.
"İran'da 166 Türk firması var"
İki ülke Cumhurbaşkanları tarafından hedeflenen 30 milyar dolar ticaret hacmine ulaşmak için çalışmalar yürüttüklerine işaret eden Pekcan, "İş dünyamıza ikili ticaret anlaşmalarımız ile Tercihli Ticaret Anlaşması'ndan yararlanmalarını öneriyorum. Tercihli Ticaret Anlaşması'nda Türkiye'nin 125 ihraç ürününden 68'i yasak kapsamına alındı, 3'üne de tarife kotası koruma önlemi uygulandı. Sayın Vaizi ile görüştük. İnşallah en kısa zamanda tercihli ticaret kapsamındaki ürünlerin Türkiye'den ticaretinin önü açılacak. Türkiye'den temin edebilecekleri ürünler varsa öncelik Türkiye olacak" dedi. İran'da faaliyet gösteren 166 Türk sermayeli firma bulunduğunu belirten Pekcan, bu firmaların İran'daki yatırımlarının tutarının 1,3 milyar dolar olduğunu söyledi. Türk firmalarının, yaptırımlar döneminde de tüm zorluklara rağmen faaliyetlerini devam ettirdiğini vurgulayan Pekcan, söz konusu firmaların İran'daki yatırımlarına daha fazla kolaylık gösterilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
"Özellikle ekonomide bir dönüm noktası yaşıyoruz"
İran Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkanı Mahmud Vaizi ise, Türkiye, Rusya ve İran arasındaki üçlü zirvenin yanında Türkiye ve İran Cumhurbaşkanları arasında verimli ve samimi bir toplantı gerçekleştiğini söyledi. İran ve Türkiye'nin Müslüman iki komşu ülke olduğuna değinen Vaizi, "Türkiye ve İran, bölgedeki ve İslami ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerde önemli rol oynayabilirler. Bölgesel iş birliğinin çekirdeğini oluşturabilirler. Bizler özellikle ekonomide bir dönüm noktası yaşıyoruz. İki ülkenin iş insanlarını ve özel sektörünü serbest ticaret anlaşmasına hazırlamaya çalışıyoruz. Bu noktaya vardığımızda işlerimizde daha kolay ilerleyebileceğiz. Her iki devletin çabası kesinlikle özel sektör ve ortak yatırımlar için yolu kolaylaştırmak. İki ülkenin ticaret odaları ve ortak komisyonları bu alanda çok ağır bir sorumluluk yüklendi. Biz ortak ekonomik komisyon çerçevesinde 1 yıllık yol haritasında özel sektörün çalışmaları için de gerekeni hazırlıyoruz" ifadelerini kullandı.
İran, ABD yaptırımlarıyla karşı karşıyayken Türkiye ile ilişkilerin devam etmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini dile getiren Vaizi, şunları kaydetti: "ABD, İran ve Türkiye arasındaki ilişkilerle hiçbir şekilde ilgisi olmayan yaptırımları uygulayarak ilişkilerimizi etkilemek istiyor. Türkiye Cumhuriyeti'ne ve değerli Cumhurbaşkanı'na teşekkür etmek istiyorum. ABD'nin İran'a dayattığı yaptırımları her fırsatta kınadılar. Nükleer ve diğer alanlarda her zaman İran'ı desteklediler. Hiçbir şüphemiz yok, Türkiye hükümeti yaptırımları kesinlikle kabul etmiyor ve buna karşı. Diğer taraftan bazı Türk bankaları ve iş insanlarının bu konuda bazı çekinceleri var fakat biz hiçbir zaman hiçbir Türk iş insanının sıkıntı çekmesini ve baskı altında kalmasını istemiyoruz. Bu ortak komisyonda bizim için önemli olan, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin azalmasını önlemektir."
"İki ülke arasındaki ikili ticareti artırmanın peşindeyiz"
DEİK Başkanı Nail Olpak ise, Türkiye'nin dünyada neredeyse ticaret yapmadığı ülke kalmadığını belirterek, "İran'la aramızdaki rakamlar makul ama yeterli değil. Daha fazla yatırım ve ticaret için önümüze çıkan engellerin, sadece iş dünyamızın niyet ve gayreti ile aşılamayacağını da ifade etmek isterim" dedi. Türkiye'nin kamu ve iş dünyası olarak zor zamanlarda İran'ın yanında yer aldığını anımsatan Olpak, yatırım ve ikili ticareti artırmanın peşinde olduklarını dile getirdi. İran tarafından bazı beklentileri olduğuna işaret eden Olpak, "İran'ın bin 800 ürüne ithalat yasağı getirmesi ve bu ürünlerden 68'inin Tercihli Ticaret Anlaşması kapsamında olması bizleri üzdü ve ticaret hedefimizi olumsuz etkiledi. İran'da yatırımı olan firmalarımız, oradaki fabrikalarında üretim için ithal ettikleri ham maddeleri bile döviz tahsisi yapamaması nedeniyle gümrüklerden çekemiyor ve üretimde zorlanıyor. Bu noktada İranlı makamlardan gerekli desteğin ve kolaylığın sağlanmasını bekliyoruz" dedi. Olpak, Türkiye'den İran'a ilaç ve kozmetik ihracatında yaşanan ithal tescil belgesi sorunu ile İran gümrüğünde yaşanılan işlem tıkanıklıklarının çözülmesini beklediklerini sözlerine ekledi.
Açılış konuşmalarının ardından, Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti Arasında 27. Dönem KEK Toplantısı Mutabakat Zaptı ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile İran İslam Cumhuriyeti Sağlık ve Tıbbi Eğitim Bakanlığı Arasında İş Birliği Eylem Planı imzalandı.
.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, Merkez Bankası'nın faiz indirim kararı ile ilgili yazılı bir değerlendirme yaptı.
Olpak değerlendirmesinde şunları kaydetti:
"Türk Lirasındaki pozitif ve istikrarlı görünüm ile birlikte enflasyon beklentilerindeki iyileşme neticesinde, piyasaların ortalama 300 baz puan faiz indirimi beklentisi bulunuyordu. Özellikle çekirdek enflasyon göstergelerindeki düşüş neticesinde, Merkez Bankası politika faizini 325 baz puan indirerek yüzde 19.75'ten yüzde 16.50'ye indirdi. Temmuz ayındaki faiz indiriminin ardından, TCMB'nin, proaktif tutumunu sürdürerek almış olduğu faiz indirimi kararının Türk özel sektörü ve finans piyasalarının beklentilerini karşıladığını görüyoruz. Para Politikası Kurulu'nun çizdiği perspektifi değerlendirdiğimizde, önümüzdeki dönemde enflasyonun gerilemesini sürdüreceğini öngörüyoruz.
Enflasyondaki düşüş süreci, ülke risk priminin gerilemesi, faiz oranlarının aşağı gelmesi ile birlikte ekonomideki dengelenme sürecinin istikrarlı bir şekilde sürdüğünü görüyoruz. Küresel para piyasalarında gevşeme sürecinin yaşanması, Türkiye açısından pozitif bir görüntü oluştururken, alınan faiz indirimi kararı ülkemizin büyüme sürecine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Bu noktada, finans kuruluşlarının da TCMB'yi takip ederek piyasa faizlerini hızla aşağı çekmelerinin ve piyasanın ihtiyacı olan ucuz finansmanı özel sektöre kaynak olarak sunmasının gerekliliğine inanıyoruz.
İş dünyası olarak, Merkez Bankası'nın piyasalara güven veren ve küresel dinamiklerle örtüşen kararlarının devam edeceğini umuyoruz. Faiz maliyetlerinin de düşmesiyle birlikte, son dönemde gerileme yaşayan yatırımların tekrar artışa geçeceğine, artan yatırımlarla birlikte üretimin ve istihdamın artacağına inanıyoruz. Bununla birlikte, önümüzdeki süreci geçmiş dönemde yaşadığımız kayıpların telafi edilme zamanı ve ülkemizin güçlü büyüme performansını tekrar yakalayacağı bir dönem olarak görüyoruz."
Türkiye-Hollanda Yuvarlak Masa Toplantısı, Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan, Hollanda Dış Ticaret ve Kalkınma İşbirliği Bakanı Sigrid Kaag, DEİK Başkanı Nail Olpak, DEİK/Türkiye-Hollanda İş Konseyi Başkanı Murat Özyeğin ve iki ülke iş insanlarının katılımları ile 11 Eylül 2019 tarihinde Ankara'da gerçekleştirildi.
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan konuşmasında, "Sizlere özellikle inovasyon, teknoloji, dijitalleşme ve yapay zeka anlamında Hollandalı firmalarla iş birliği yapmanızı öneriyorum. Burada iki ülke iş insanı için çok büyük fırsatlar var. Fırsatları kazanca çevirmenin tam zamanı. Bu alanlarda ülkemizin yararına olacak çok projeler gerçekleştirebilirsiniz. Bizler de hükümet ve bakanlık olarak projelerinizin arkasındayız ve destekleyicisiyiz" dedi. Türkiye-Hollanda Ortak Ekonomik ve Ticaret Komitesi (JETCO) toplantısında bir iş birliği protokolü imzaladıklarını hatırlatan Pekcan, gelecek dönemde de JETCO toplantılarını düzenli sürdürmeye ve bu toplantılarla beraber iş forumu yapmaya karar verdiklerini söyledi. Pekcan, bu toplantıların iş çevresine de yeni iş birliği imkânları sunduğuna işaret ederek, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi gerektiğini ifade ederek, bunun en kısa zamanda başlaması için Hollanda'nın katkılarını son derece önemli gördüklerini söyledi. Vize konusuna da değinen Pekcan, nakliye araçları için Avrupa'da transit kotalarından dolayı ihracatın artırılamadığını, bu kotaların kaldırılması gerektiğini bildirdi.
"İki ülke ticari ilişkilerinin, iş çevrelerinin yaratacağı yatırım ortamı ve fırsatlarla bir sonraki aşamaya taşınacak"
Hollanda Dış Ticaret ve Kalkınma İşbirliği Bakanı Sigrid Kaag, "İş çevrelerinden farklı sektörler şu an burada temsil ediliyor. Gerçekten çok derin bir tecrübe; inovasyon, ekonomi, tarım ve sağlık sistemleri anlamında büyük bir vizyonla çok geniş bir temsil kabiliyeti bu masa çevresinde toplandı" dedi. Kaag, iki ülke ticari ilişkilerinin, iş çevrelerinin yaratacağı yatırım ortamı ve fırsatlarla bir sonraki aşamaya taşınacağını söyledi. Önemli iş çevrelerinin toplantıda yer aldığının altını çizen Kaag, "Çok verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Bizim desteğimizi her zaman alacaksınız, bu anlamda bana güvenebilirsiniz ve her zaman sonuçları görmek bizim için çok heyecan verici olacak" dedi.
"Üçüncü ülkelerde ortak projeler geliştirmemiz önemli"
DEİK Başkanı Nail Olpak ise, Türkiye ile Hollanda'nın, 400 yıl öncesine dayanan ilişkilerini ticaret ve karşılıklı yatırım alanlarında sürdüren iki ülke olduğunu belirterek, aradaki ticaret hacminin artış trendinde olmasının bunun göstergesi olduğunu söyledi. İkili ticaret hacmini artırmanın yanında üçüncü ülkelerde ortak projeleri geliştirmenin de önemli olduğunu belirten Olpak, bu konuda Türkiye ile ilgili artan bir talep bulunduğunu ifade etti. Hollanda'nın birçok alanda teknolojiyi etkin şekilde kullandığına dikkati çeken Olpak, "Hollanda'nın öne çıktığı finans, lojistik, altyapı, hayvancılık ve tarım, akıllı şehir gibi sektörlerde teknolojiyi kullanma konusunda yapacağımız iş birliği, her iki ülkenin yararına olacaktır." diye konuştu. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi için Hollandalı makamların Türkiye'ye desteklerini beklediklerini ifade eden Olpak, "İş insanlarımız Gümrük Birliği'nden dolayı her iki ülke mallarının serbest dolaşımda olduğunu fakat bu malları taşıyacak treylerlerimize kota konulduğunu ve en önemlisi şoförlerimizin vize engeliyle karşılaştığını belirtiyorlar. İş birliğimizi artırmak için bu konuda destek bekliyoruz." dedi.
"İlişkilerimizi üst seviyeye taşımak için hedefler belirledik"
DEİK/Türkiye-Hollanda İş Konseyi Başkanı Murat Özyeğin ise, Hollanda ile ekonomik ilişkileri bir üst seviyeye taşımak adına hedefler belirlediklerini belirterek, iki ülke ekonomilerinin birçok açıdan birbirlerini tamamlayıcı özelliklere sahip olduğunu dile getirdi. İş Konseyi olarak Türkiye pazarına ilgili duyan Türk ve Hollandalı firmalara koşulsuz destek vermekten memnuniyet duyacaklarını söyleyen Özyeğin, "Girişimci ruha sahip bu iki ülke arasındaki yatırım ve ticaret hacmini çok daha ileriye götürmemek için hiçbir sebep bulunmamaktadır. Kıymetli bakanlarımızın da katılımıyla yapılan bu toplantının ilişkilerimizi daha da güçlendirmek adına önemli bir adım sağlayacağına, ayrıca ticari ve yatırım faaliyetlerimizi değerlendirebileceğimiz verimli bir platform sunacağına inanıyorum" dedi.
Hollanda Heyet Başkanı Arjen Radder ise, Türkiye-Hollanda ilişkilerinin daha güçlü bir potansiyelle yoluna devam ettiğini belirterek, "Bugün buradaki heyet için şunu söyleyeyim ki Amsterdam'a baktığımızda borsanın 3'te 1'i şu an burada yer alıyor. Önemli bir temsiliyet düzeyinde buradayız." ifadesinde bulundu. Türkiye'nin inovasyona önem vererek sürekli gelişen, hareketli bir ülke olduğunun farkında olduklarını belirten Radder, çok farklı alanlardan işletmelerin burada yer almasının çok önemli olduğunun altını çizerek, geniş bir yelpazede, farklı alanlardan iş birliği fırsatı ortaya konuyor. Eski ve yeni şirketler var, bu önümüzdeki dönem için yeni imkanlar oluşturacaktır" dedi.