Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Türkiye tarihinin en büyük doğal gaz rezervi keşfi için yazılı bir değerlendirmede bulundu.
Olpak açıklamasında şunları ifade etti:
"Bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan, ülke tarihimizin en büyük doğal gaz rezervi müjdesi, Türkiye'nin enerji bağımsızlığı ve milli hedefleri noktasında yeni bir dönemin başlangıcı niteliği taşıyor. Yerli ve milli sondaj gemimiz Fatih'in, Karadeniz'de 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervi bulması, ülkemizin cari açığını da önemli ölçüde azaltacak tarihi bir kazanım olacak. Ülkemizin en büyük cari açık kalemlerinden olan enerji alanında, her yıl ortalama 40 milyar dolar civarında bir enerji ithalatı bulunuyor. Bu rakamın yaklaşık 10-15 milyar dolarlık bölümünü ise doğal gaz ithalatımız oluşturuyor.
Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği üzere; 2023 yılında Karadeniz gazının milletimizin kullanımına sunulmasının ardından, enerji ithalatımızın faturası büyük ölçüde azalacak. Türkiye'nin döviz girdisi anlamında da elini oldukça kuvvetlendirecek bu keşif sayesinde, bölgemizde siyasi ve stratejik açıdan da çok güçlü bir sürece adım atıyoruz. Devletimiz ve hükümetimizin benimsediği yerli ve milli hamlelerin, ülkemize her alanda yeni kazanımlar getirdiğine gururla tanıklık ediyoruz. Bu bağlamda, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Fatih Dönmez'e, Türk iş dünyası ve milletimiz adına teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) olarak, ülkemizin milli enerji ve maden politikası çerçevesinde, hem Karadeniz hem de Doğu Akdeniz'de yapılacak sondaj faaliyetleriyle birlikte Türkiye ekonomisine değer katacak yeni doğal gaz keşiflerinin geleceğine gönülden inanıyoruz. DEİK Ailesi ve ülkesini seven iş insanları olarak, ülkemizle gurur duymaya ve üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz" dedi.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, piyasadaki hareketlilik ve ekonomi yönetimine yönelik çirkin kampanyalara ilişkin yazılı bir değerlendirmede bulundu.
Olpak değerlendirmesinde şunları dedi:
"Ülkemiz, Ağustos 2018'de yaşanan kur atağında Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Ekonomi Yönetimimizin hızlı ve kararlı adımlarıyla önemli ölçüde başa çıkmayı başardı. Koronavirüs pandemisi nedeniyle dünya zor bir süreçten geçiyor. Türkiye, kendi dinamiklerine sahip ve kriz yönetiminde uzman bir ülke. Ülkemiz, Koronavirüs sürecinde de ekonomide açıklanan tedbirlerle başarılı bir mücadele verdi ve proaktif bir yaklaşım sergiledi. Piyasalarda yaşananlara yönelik, birçok parametresi bulunan bu durumla ilgili Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak'ın hedef gösterilmesini kesinlikle doğru bulmuyorum. Sayın Bakanımız Ağustos kur atağında ve pandemi sürecinde hızlı ve kararlı adımlarıyla önemli çalışmalar yürüttü ve iş dünyamızın hep yanında oldu. İş dünyası olarak, ülkemize olan inancımız ve güvenimizle üstesinden gelebileceğimize inanıyorum."
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK)'in düzenlediği "Türkiye ve Afrika'nın Dayanıklılığı: Geçmişteki Zorluklar ve Yeni Ortaklıklar" Webinarı DEİK Başkanı Nail Olpak, T.C. Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB İşleri Genel Müdürlüğü Sahra Altı Afrika Ülkeleri ile İlişkilerden Sorumlu Bölüm Başkanı Sinan Gültekin, T.C. Dışişleri Bakanlığı Doğu Afrika ile İlişkilerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fatih Ak, Afrika Diplomatik Misyonu Duayen Cibuti Cumhuriyeti Büyükelçisi Aden Houssein Abdillahi ve DEİK/Türkiye-Afrika İş Konseyleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Türkiye-Togo İş Konseyi Başkanı Berna Akyıldız'ın katılımlarıyla 28 Temmuz 2020 tarihinde gerçekleştirildi.
Olpak: "Türk özel sektörünün Afrika Kıtası'ndaki en büyük sorunu faaliyetlerinin finansmanı"
DEİK Başkanı Nail Olpak, "Afrika ülkelerinde liman ve havaalanı işletmeciliği yapabiliriz. Ancak, Türk özel sektörünün Afrika Kıtası'ndaki en büyük sorunu faaliyetlerinin finansmanıdır. Finansman sorununu aşmak için üzerine çalıştığımız alternatif enstrümanlardan üçüncü ülkelerle Afrika'da ortak proje geliştirmesi büyük önem taşıyor. Kovid-19 salgını ve sonrasında günlük yaşantıdan iş hayatına kadar birçok unsurun eskisi gibi olmayacak. Yeni normal dönemde ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerde de birçok başlığın yeniden tesis edileceğini düşünüyoruz. Globalleşmeden "glokalleşmeye" dönüşümün konuşulduğunu bir döneme geçtik. Ekonomik rekabette öne çıkan ölçek ekonomisi kavramından, tek kaynağa bağlı kalmanın risklerini tartıştığımız, lojistiğin hayatımızdaki yerinin tekrar sorgulandığı, yakınlık veya uzaklık kavramlarının yerine ulaşılabilirlik kavramının öne çıktığı, Merkez Bankalarının alışageldiğimiz rollerinin dışına çıkarak yatırım kredilerine destek vermeye başladığı bir dönemi yaşıyoruz. Görünen o ki bu dönemin kazananı, 'tedarik zincirini' bozmadan sürdürebilenler olacak ve dönemin anahtar kelimesi de güven olacak." dedi.
Afrika kıtasına yönelik ekonomik stratejilerin körü körüne değil, bilimsel ve kurumsal çalışmalar ile Türkiye'nin özel sektörü liderlerinden DEİK-Afrika İş Konseylerinin çalışmalarıyla devam ettiğini belirten Olpak, "Türkiye ile Afrika Kıtası arasındaki ekonomik ilişkilerimizi, karşılıklı olarak kazan-kazan ilkesini temel alan bir ekonomik modelle sürdürüyoruz. Bununla birlikte Afrika Birliği 2063, Afrika'yı geleceğin küresel güç merkezine dönüştürmek için hazırlanan Afrika'nın planı imalat/sanayileşme ve katma değer üretim hedefleri doğrultusunda kıta ile ekonomik ilişkilerimizi şekillendiriyor. Ancak tabii, daha gidecek çok yolumuz var" dedi.
Olpak: "Türkiye'nin sanayileşme tecrübesinin Afrika'ya örnek olacağını düşünüyoruz"
Olpak, Organize Sanayi Bölgeleri kültürünü Afrika ülkelerine yaymanın mümkün olduğunu ifade ederek, "İş dünyamız Afrika ülkelerinin ulaştırma altyapısının geliştirilmesine Türkiye'nin başarılı olduğu PPP modeli ile katkı sağlayabilir" dedi. Afrika'nın geniş tarım arazilerinde organize tarım tesisleri kurulup Türkiye'nin gıda güvenliğinin ve Afrika ülkelerinin ihracatının çeşitlendirmesine katkı sağlanabileceğini anlatan Olpak, "Afrika ülkelerinde liman ve havaalanı işletmeciliği yapabiliriz. Diğer yandan, Türkiye'nin sanayileşme tecrübesinin Afrika'ya örnek olacağını düşünüyoruz. Ticaret Bakanlığı'mızın üzerinde çalıştığı Afrika'da 5 lojistik merkezi (Tunus-Zarcis Liman Bölgesi, Gana-Akra Tema Liman Bölgesi, Kamerun-Douala Liman Bölgesi, Güney Afrika-Durban Liman Bölgesi, Kenya-Mombasa Liman Bölgesi) çalışmasının ilişkilerimizi ivmelendireceğini düşünüyoruz. Bunu önemsiyoruz. Proje, söz konusu ülkelere yönelik lojistik ve taşımacılık faaliyetlerinin değil, ancak o ülkedeki lojistik depolama ve elleçleme imkan ve maliyetlerinin optimize edilmesine yönelik düşünülmektedir" dedi.
Olpak: "Hem işlerimizi yürütüyor hem de çözüme katkı sunmaya devam ediyoruz"
Olpak, Türk özel sektörünün dış dünyaya açılan penceresi olan DEİK'in, ülkeler arası yatırım ve ticareti artırmak için tüm dünyaya yayılmış 146 iş konseyiyle, "ticari diplomasi" anlayışıyla çalışan bir iş platformu olduğunu da sözlerine ekledi. Her gün, büyükelçiler ve ticaret müşavirlerinin de video konferans yöntemiyle katıldığı 5-10 adet İş Konseyi Yürütme Kurulu Toplantısı gerçekleştirdiklerini aktaran Olpak, şöyle devam etti: "Karşı kanat görüşmeleri, webinarlarımız, Interconnected Business toplantılarımız ile hem işlerimizi yürütüyor hem de buralardan aldığımız sorun, öneri, her türlü bilgiyi, devletimizin ilgili birimlerine ileterek, çözüme katkı sunmaya devam ediyoruz. Bir Afrika atasözü 'Hızlı gitmek istiyorsan yalnız git, uzağa gitmek istiyorsan beraber.' der. Türk İş Dünyası olarak siz Afrikalı kardeşlerimizle, önümüzdeki uzun yolu vizyoner bakış açımızla ve birlikte yürüyeceğimize olan inancımla, hepinizi saygıyla selamlıyorum." Olpak, 8-9 Ekim tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirmeyi planladıkları Türkiye-Afrika 3. Afrika Ekonomi ve İş Forumu'nun muhtemelen sanal ortamda gerçekleştirileceğini bildirdi.
Ak: "Afrika'nın Kovid-19 mücadelesinde yardımlarımızı sürdüreceğiz"
T.C. Dışişleri Bakanlığı Doğu Afrika ile İlişkilerden Sorumlu Afrika Genel Müdür Yardımcısı Fatih Ak ise Afrika'ya ulaştırılan yardımlar hakkında bilgi vererek, "Afrika'da bu zamana kadar yaptıklarımızı devam ettirmeye kararlıyız. Afrika'nın Kovid-19 mücadelesinde yardımlarımızı sürdüreceğiz. Zorlu dönemde iş birliğinin önemini anlamış olduk" dedi. Ak, pandemi sonrası ticari ve ekonomik ilişkilerin normalleşme süreci için fiziksel ziyaretleri gerçekleştirmeye başladıklarını söyledi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun pandemi sonrası ilk resmi Afrika ziyaretini yaptığını anımsatan Ak, ziyaretlerin gelecek dönemde artmasının planlandığını kaydetti.
Gültekin: "Ticaret ve yatırımın devam ettirilmesi gerektiğine inanıyoruz"
Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB İşleri Genel Müdürlüğü'nde Sahra Altı Afrika Ülkeleri ile İlişkilerden Sorumlu Daire Başkanı Sinan Gültekin de Türkiye'nin Afrika'yı önemli partner olarak kabul ettiğini belirterek, "Ticaret ve yatırımın devam ettirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Alınması gereken aksiyonlar varsa almaya hazırız." dedi.
Abdillahi: "Afrika, Türk iş dünyasının yatırımları için gereken adımları atıyor"
Afrika Diplomatik Misyonu Duayen Cibuti Cumhuriyeti Büyükelçisi Aden Houssein Abdillahi ise Afrika ekonomisini tüm kıtayı düşünecek geniş bir çerçevede değerlendirmek ve yeni trendlere göre aksiyon almak gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: "Türkiye ve Afrika arasındaki
ortaklığı geliştirmek için büyükelçilikler, iş dünyası STK'ları, sanayi ve ticaret odaları olarak birlikte pek çok ortak projeye imza atmalıyız. Serbest Ticaret Anlaşması da bu anlamda karşılıklı ticaret hacmimizin artması için büyük bir rol oynayacak. Pandemi sonrası, üretim ve kamu/özel sektör ortaklıkları açısından önümüzde büyük fırsatlar bulunuyor. Türkiye ile Afrika arasında kazan-kazana dayalı ticari ilişkilerimizin güçlenerek yoluna devam edeceğine inanıyorum."
Akyıldız: "Afrika'da iş yapmakta olan firmalarımızı kıtada daha fazla yatırım yapmaya tekrar davet etmek istiyorum"
DEİK/Türkiye-Afrika İş Konseyleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Türkiye-Togo İş Konseyi Başkanı Berna Akyıldız, dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınının, 14 Şubat'ta Afrika'da da tespit edildiğini belirterek, salgının ortaya çıktığı tarihten itibaren Afrika İş Konseyleri olarak, karşı kanat kuruluşları ile ilişkileri kesmeden ikili ilişkileri artırmak için online toplantılar gerçekleştirdiklerini söyledi. Kovid-19 pandemisinin tüm ekonomilere zarar verdiğini anlatan Akyıldız, fakat, bu salgından Afrika ve gelişmekte olan ülkelerin en büyük zararı göreceği yönündeki ekonomik yorumların karamsar olduğunu kaydetti.
Genç nüfusu ve doğal kaynakları ile bölgesel entegrasyonunu sağlayacak Afrika kıtasının her türlü zorluğun üstesinden geleceğine inandığını belirten Akyıldız, "Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması (AfCFTA) ve Afrika'nın bütünleşme çalışmalarını çok değerli buluyorum. Bugün Afrika'nın her bölgesinden büyükelçiler ve diplomatların önünde Afrika'nın entegrasyonuna 45 Afrika ülkesinde 50 karşı kanat kuruluşuyla faaliyetlerini sürdüren Afrika İş Konseyleri adına tam desteğimizin sağlanacağını ifade etmek istiyorum. Bu kapsamda, Afrika Birliği'nin 2063 hedeflerinin 'Bütünleşmiş, refah ve barış içinde, kendi vatandaşları tarafından yönetilen ve uluslararası arenada dinamik bir gücü temsil eden Afrika' vizyonunu destekliyoruz. Bu vesileyle, Afrika'da iş yapmakta olan firmalarımızı kıtada daha fazla yatırım yapmaya tekrar davet etmek istiyorum. Türkiye'nin Afrika ile var olan ekonomik ve ticari ilişkileri bizim için çok değerli. Bu ilişkilerimizin yanı sıra, Afrika'daki genç nüfus, göç sorunu, iklim değişikliklerine bağlı olan sel ve erozyon, gıda güvenliği gibi Afrika'nın yüzleştiği sorunları da yakından takip etmekteyiz. Zira Afrika ile olan ilişkilerimizde 'kazan –kazan' prensibi üzerinden ilerlemekteyiz. Ekonomilerin birbirine bağlı ve etkileşimde olduğu çağımızda, partner ülkelerimizde yaşanan sorunlar bizim de ilişkilerimize sirayet etmektedir. Kıtada faaliyet gösteren diğer ülke yatırımcılarının aksine, Türk yatırımcılar yatırımlarında yerel eleman çalıştırılmasına özen göstererek 100 bin kişiye istihdam sağlamaktadır."
Akyıldız: "Afrika ile olan ilişkilerimizi kararlılıkla sürdüreceğiz"
İş insanlarının salgın boyunca, Afrika uçuşlarını sabırsızlıkla beklediklerine ilişkin birçok talep notu aldığını anlatan Akyıldız, "Ebola, sıtma gibi pandemi deneyimi olan Afrika'ya ilişkin karamsar senaryoları bir kenara bırakarak, sağlık önlemlerimizi alarak Afrika ile olan ilişkilerimizi kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.
Kıtadaki ve ülkelerdeki iş ve yatırım fırsatlarının anlatıldığı panele ise, Fildişi Sahili Büyükelçisi Khadidjata Toure, Kenya Büyükelçisi Johnson Mogoa Kimani Ondieki, Zambiya Büyükelçisi Joseph Chilengi, Ruanda Büyükelçisi B.N. Williams Nkurunziza, Cezayir Büyükelçisi Mourad Adjabi, Güney Afrika Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Tshepo Ranamane ve Fas Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Latifa Louali'nin katıldı.
Büyükelçiler toplantıda, Afrika ile Türkiye arasındaki geliştirilebilecek sektörel fırsatlar ile ülkelerindeki iş ve yatırım fırsatlarını anlattı.
Türkiye-İspanya Sanal İş Forumu, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, İspanya Sanayi, Ticaret ve Turizm Bakanı Maria Reyes Maroto Illera, T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur, İspanya Sanayi, Ticaret ve Turizm Bakan Yardımcısı Xiana Méndez, DEİK Başkanı Nail Olpak, Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün'ün katılımıyla DEİK/Türkiye-İspanya İş Konseyi Başkanı Zeynel Abidin Erdem'in ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, "Türkiye-İspanya ticaret hacmi 12,6 milyar dolar ama bunu yeterli görmüyoruz. Ticaret hacmimizi dengeli bir şekilde 20 milyar dolara çıkarmak için iş insanlarını desteklemeye devam edeceğiz." dedi. Pandemi nedeniyle zor günlerden geçildiğini ifade eden Pekcan, COVID-19 sürecinde sağlık kadar ekonomik hayatın, üretim süreçlerinin ve ticaretin de etkilendiğini dile getirdi. Normale dönüş ile beraber artık yeniden ivmelenme, toparlanma döneminin yaşandığını aktaran Pekcan, bu süreçte gerçekleştirdikleri JETCO toplantısının, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin derinleştirilmesine, geliştirilmesine vesile olacağını vurguladı. İspanya Sanayi, Ticaret ve Turizm Bakanı Maria Reyes Maroto Illera'ya teşekkürlerini ileten Pekcan, son 3 ayda 3 kez görüştüklerini, karşılıklı şekilde verimli ve olumlu destekleri paylaştıklarını bildirdi.
I. Dönem JETCO Toplantısı Mutabakat Zaptı'nın imzalandığını anımsatan Pekcan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Pek çok teknik konu üzerinde görüşmelerimiz oldu. Ticari konuların yanında, yatırım ve müteahhitlik hizmetleri, 3. ülkelerde iş birliği, karşılıklı yatırımların teşviki, sanayi ve teknoloji alanında iş birliği, kültür ve turizme dayalı ekonomik konular, tarım ve eğitim gibi başlıklarda iş birliği hususlarını konuştuk. Mutabakat Zaptına, iki ülke ilişkilerini geliştirmeye yönelik son derece somut ve yapıcı maddeleri dahil ettik. İki ülkenin ticaret hacmi 12,6 milyar dolar ama bunu yeterli görmüyoruz. Ticaret hacmimizi dengeli bir şekilde 20 milyar dolara çıkarmak için iş insanlarını desteklemeye devam edeceğiz. Otomotivden demir-çelik ürünlerine, elektronikten mobilyaya, tekstilden gıda ürünlerine, çok farklı alanlarda Türk ve İspanyol firmalar arasında önemli iş birlikleri var ve daha da potansiyel bulunmaktadır."
Gümrük Birliği'nin güncellemesi çalışmaları
Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki Gümrük Birliği'nin Türkiye ile AB'nin entegrasyonunu derinleştirdiğini belirten Pekcan, "Ancak, 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği'nin iki ülkenin iş dünyasının taleplerini yerine getirmemektedir. Özellikle dijital ekonomi, e-ticaret, hizmetler, tarım ve kamu alımları 1996'da imzaladığımız Gümrük Birliği anlaşmasında bulunmamaktadır. Bunların da dahil olacağı Gümrük Birliği'nin güncellemesi çalışmalarının 2020'nin içinde başlanılarak, hatta bitirilmesini öngörüyoruz" dedi.
İspanyol firmalara İhtisas Serbest Bölgeleri'nde ortak yatırım daveti
Türkiye'nin teknoloji odaklı, katma değerli ürün üretim ve ihracatını teşvik etmek için İhtisas Serbest Bölgeleri projelerinin geliştirildiğini ifade eden Pekcan, "Burada da Türk ve İspanyol firmaları ortak yatırımlar yapabilir. İspanyol firmalarını yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli ürün üretmeye, Ar-Ge ve tasarım dayalı ortak yatırımlara davet ediyoruz. Bunlarla ilgili ciddi teşviklerimiz var." diye konuştu. Pekcan, Türk müteahhitlerinin rekabetçi ve küresel çapta iyi bir konumlarının bulunduğunu anlatarak, Eximbank ve ihracat destek mekanizmalarını ortak anlaşmalarla 3. ülkelerde ortak proje geliştirilmesi için desteklemeye devam edeceklerini söyledi. JETCO toplantısında ve İş Forumu'nda önemli bir başlığı teşkil eden kadın girişimciliği konusuna iki ülkenin bakanları olarak çok önem verdiklerini aktaran Pekcan, kadın girişimcilerin uluslararası ticarette ve dünya ekonomisinde daha fazla ve etkin yer alması için de yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirdiklerini, bu toplantılara devam edeceklerini söyledi.
Illera: "JETCO çok taraflılığı güçlendirmek için doğru bir yol"
İspanya Sanayi, Ticaret ve Turizm Bakanı Maria Reyes Maroto Illera, "Türkiye-İspanya Ortak Ekonomik ve Ticaret Komitesi (JETCO) çok taraflılığı güçlendirmek için doğru bir yol. Ülkelerimizin uluslararası ticarete ihtiyacı var. Buradaki görevimizi, rolümüzü güçlendirmeliyiz. Dünya ticaretini modernleştirmeliyiz." dedi. Sanal ortamda da olsa iki ülke temsilcilerinin ve iş insanlarının bir araya gelmesinin önemini vurgulayan Illera, "Her iki taraf olarak yatırım ve ticari ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. İki ülke olarak her düzeyde iyi ilişkilere sahibiz." diye konuştu. Bakan Illera, Kovid-19'a rağmen Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ile ikili görüşmeleri gerçekleştirdiklerini, 3 toplantı yaptıklarını ifade ederek,
"Sağlık krizinin önüne geçtik. Eşgüdüm ve iş birliği, çok taraflılığın korunması bizi bütün problemlerden güçlü çıkaracaktır. Ticari anlamda ikili yatırım anlamında bağlarımızı güçlendirmeliyiz. Bu krizden çok daha güçlü çıkacağız. Bu iş forumu önemli sektörler içinde iş birliği bize başarıyı sağlayacaktır. İspanya olarak Türkiye'nin sunduğu güzel yatırım plan ve programları imkanlarından haberdarız. İspanyol şirketlerini de programlarınıza dahil edin. Türk devleti ve Türk şirketleri, Türkiye'deki yatırım ve ticaret ortamını iyileştirmekte, insan sermayesini de iyileştirmeye yönelik çalışıyorlar. İspanyol şirketlerinin enerji, ulaştırma, alt yapı, turizm ya da tarım gibi sektörlerinde faaliyetlerini biliyoruz. İspanyol şirketlerin Türk kalkınma projelerine ilgisi büyük."
İki ülkenin 3. ülkelerle ortak iş yapma potansiyeline işaret eden Illera, İspanya'daki iş yapma kolaylığı ve doğrudan yatırım yapabilme gücü hakkında bilgi verdi. Illera, sağlık krizinden sonra zor dönemleri atlattıklarını ifade ederek, "JETCO çok taraflılığı güçlendirmek için doğru bir yol. Ülkelerimizin uluslararası ticarete ihtiyacı var. Buradaki görevimizi, rolümüzü güçlendirmeliyiz. Dünya ticaretini modernleştirmeliyiz" dedi.
Olpak: "İki ülke iş birliğinin üçüncü ülkelere taşınması önemli"
DEİK Başkanı Nail Olpak ise Covid-19 salgını ve sonrasında birçok unsurun eskisi gibi olmayacağı, yeni normalin tesis edileceği bir sürecin konuşulduğunu belirterek, şunları kaydetti: "Globalleşmeden glokalleşmeye dönüşümü konuştuğumuz, ekonomik rekabette öne çıkan ölçek ekonomisinden bugün tek kaynağa bağlı kalmanın risklerini tartıştığımız, lojistiğin hayatımızdaki yerinin tekrar sorgulandığı, yakınlık veya uzaklık kavramlarının yerine ulaşılabilirlik kavramının çok daha fazla öne çıktığı, Merkez Bankalarının bile alışageldiğimiz rollerinin dışına çıkarak Yatırım Kredilerine destek vermeye başladığı ve yeni normallerin bu veriler altında oluştuğu bir dönemi yaşıyoruz. Bu dönemin kazananı tedarik zincirini bozmadan sürdürebilenler olacak ve dönemin anahtar kelimesi de güven olacak."
Türk ve İspanyol iş dünyalarının altyapı ve müteahhitlik gibi birçok alanda güçlü iş birliklerinin bulunduğuna işaret eden Olpak, bunun 3. ülkelere taşınmasının önemini vurguladı. Salgın sonrasında Çin'den açılacak alanlarda eğitimli iş gücünden daha çok yararlanılarak, sadece tekstil değil, sağlık ve benzeri alanlarda da yeni iş birliklerinin yapılabileceğini anlatan Olpak, gıda ve turizm sektörlerinin de iş birliği potansiyeli taşıdığını kaydetti. Gümrük Birliği Anlaşmasının modernize edilmesi ve kapsamının genişletilmesinin daha da önem kazandığını aktaran Olpak, sınırların açılmasının sadece turizm açısından değil, ekonomik ilişkilerin artmasına ivme kazandıracağına inandığını dile getirdi.
Batur: "İspanyol yatırımcılarımız 1,8 milyar lira civarında teşvikten istifade etti"
Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Işık Yılmaz Batur, Dünya Bankası tarafından ortaya konulan İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde Türkiye'nin 2018'den 2020'ye 27 sıra yükseldiğini belirterek, "Şu an 33. sıradayız. Sıralamamızı daha yukarı taşıyacağız. Bu anlamda, İspanyol firmalarla müteahhitlik, teknik müşavirlik, turizm, finans gibi farklı sektörlerde de ortaklaşa yatırım ortamının iyileştirilmesine önem vermeliyiz." dedi. Batur, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin olumsuz etkilerinin dayanışma ve iş birliğiyle daha kolay ve hızlı atlatılacağını söyledi.
Bu güne kadar 86 İspanya sermayeli şirketin "yatırımcı dostu" olarak adlandırılan teşviklerden faydalandığını bildiren Batur, "İspanyol yatırımcılarımız, 62 adet teşvik belgesiyle 1,8 milyar lira civarında teşvikten istifade etmiş. Türkiye'de yatırım ortamının iyileştirmelerine yönelik atılan adımlar sayesinde 2003-2019 döneminde doğrudan yabancı stokumuzda 217,4 milyar dolara ulaşmış durumda, bu da ivmelenmiş olan ilişkilerin uluslararası bazda göstergesi. Bu yatırımlar arasında ise İspanyol firmalarımız çok önemli bir yer tutuyor. 2002-2020 Mayıs dönemine bakarsak, İspanyol firmaların Türkiye'de gerçekleştirdikleri yatırımları yaklaşık 9,5 milyar dolar değerinde. Türkiye'ye yatırım yapmış ülkeler arasında İspanya, 7. sırada. Bu da bizim için çok önemli iş birliği ve entegrasyon göstergesi. Türkiye'de 708 adet İspanya sermayesine ait şirketimiz var ama biz onlara İspanyol firması demiyoruz artık Türk firması diyoruz" dedi.
Mendez: "Mükemmel bir iş birliğimiz var"
İspanya Sanayi, Ticaret ve Turizm Bakan Yardımcısı Xiana Mendez ise Türkiye'nin İspanya için öncelikli ve stratejik bir pazar konumunda olduğunu söyledi. Mendez, "İspanya için Türkiye, fırsat anlamında en önemli ülkeler listesinde yer alıyor. Farklı sektörlerde iş birliği yapıyoruz. Bizim için özellikle Türk hükümetiyle uyumlu çalışmamız çok önemli. Ayrıca ilişkilerimizin güçlendirilmesi bizim öncelikli konularımızın arasında bulunuyor. 2019 yılında 12 milyar dolardan fazla ticaret hacmimiz oldu. Bizim için Avrupa Birliği dışındaki iş birliklerimizin arasında Türkiye 6. sırada. Türkiye bizim tedarikçimiz. İspanya'nın dünya çapında en büyük 9. tedarikçisi Türkiye. Bu anlamda, Türkiye bizim için çok önemli bir ülke." diye konuştu.
İki ülke arasında ticaretin arttırılması için fırsatların bulunduğunu ifade eden Mendez, "Değerlendirebileceğimiz birçok uygun alan var. İspanyol şirketleri aktif olarak iletişim, çevre, enerji, ulaşım gibi alanlarda yer alıyor. Bu alanlardaki mevcut durumu geliştirebiliriz. Özellikle raylı sistemlerde yapmış olduğumuz iş birliklerini artırabiliriz. İspanyol şirketleri mevcut faaliyetlere devam ederken iş hacimlerini de artırmak istiyor. Ticaret Bakanlığı olarak yeni iş birliklerini mümkün kılmak adına tüm hukuki zemini hazırlamak için varız. Çeşitlilik arz eden mükemmel bir iş birliğimiz var ve hala geliştirilebilecek iş birliği alanlarımız da var."
"Altyapı Sektöründe İş Birliği Fırsatları" oturumu
İspanya Müteahhitler Birliği (SEOPAN) Başkanı Julian Nunez, İspanya'nın her türlü proje geliştirme, kapasite artımı konusunda deneyimlerini paylaşma konusunda yardımcı olabileceklerini söyledi.
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Mithat Yenigün ise, birçok ülkeyle iş birliği protokolü gerçekleştirdiklerini belirterek, İspanya Müteahhitler Birliği ile iş birliği protokolü yapmayı önerdi.
Forum, kapanış oturumunun ardından sona erdi.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü ile ilgili bir mesaj yayımladı.
Olpak açıklamasında şunları kaydetti:
"FETÖ terör örgütünün, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne göz diktiği hain darbe girişiminin üzerinden tam dört yıl geçti. Birçok insanımızın şehit ve gazi olduğu o kara günde, ülkemiz tüm dünyaya örnek teşkil eden bir milli birlik ve beraberlik duruşu göstererek, demokrasimize kasteden bu hain yapılanmaya geçit vermedi. Başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği kararlılık, devletimizin kudreti ve halkımızın tek vücut hareket etmesiyle, egemenliğin kayıtsız ve şartsız milletin olduğunu bir kez daha ispatladık. 15 Temmuz 2016'da memleketimizi karanlığa boğmaya çalışan vatan hainlerine karşı cansiperane bir mücadele gösteren tüm demokrasi kahramanlarımızı saygı, rahmet ve minnetle anıyorum. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü vesilesiyle acı tecrübelerimizi bir kez daha göz önünde bulundurarak, Türkiye'nin aydınlık geleceği için daima demokrasiden güç almamız ve terörün her türlüsüyle kesintisiz şekilde mücadelemizi sürdürmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bu güzel ülkenin ve aziz milletimizin bir daha böylesi elim hadiseler yaşamamasını temenni ediyoruz.
Türkiye, tarih boyunca yerel ve küresel ölçekli pek çok zorluğun üstesinden gelmeyi bildi. Ülkemiz siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda biriktirdiği tüm tecrübeleri, "Güçlü Türkiye" vizyonu için birer kazanıma dönüştürdü. Bugün, dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer alan Türkiye, tüm dünyayı tehdit eden COVID-19 pandemi sürecini de en az hasarla atlatıyor. Olumsuzluklara karşı dimdik olan güçlü duruşumuz, daima insan odaklı devlet anlayışımız ve dayanışma ruhunu özümsemiş milletimiz sayesinde, sarsıcı sonuçlar doğuran küresel salgın sınavında da topyekûn bir mücadele içindeyiz. Sağlık alanında gösterdiğimiz başarıyı, devletimizin sunduğu desteklerle ekonomiye ve tedarik zincirini kopartmadan ticarete taşıyarak yolumuza emin adımlarla ilerliyoruz. Biz de, Türk iş dünyasının lokomotif platformu Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu olarak, ülkemiz adına üstlendiğimiz ‘Ticari Diplomasi' vizyonu doğrultusunda, dünyanın dört bir yanına yayılmış 146 iş konseyimizle ‘daha fazla ticaret' için gece gündüz demeden ülkemiz için çalışmaya devam ediyoruz. Çalışmalarımızı yürütürken, dört yıl önce olduğu gibi demokrasi mücadelemizi de dünyaya anlatmayı sürdürüyoruz. Türkiye'nin dış ticarette yeni rekorlara imza atması ve yeni normal düzende sanayisinden yatırım ortamına kadar dünyanın parlayan cazibe merkezi olması amacıyla faaliyetlerimize devam ediyoruz.
Önümüzdeki dönemde DEİK olarak, Ticaret Bakanlığımızın koordinasyonu ile sürdürdüğümüz küresel ticaret yolculuğumuzda, Türk iş dünyası adına gücümüzü tüm dünyaya taşımaya azimle devam edeceğiz. Devletimiz ve milletimizden aldığımız itici güç ile Türk diaspora temsilcilerimizle birlikte dünyanın her yerinde demokrasi mücadelemizi inatla sürdüreceğiz. Türkiye'nin 2023 vizyonu ve küresel hedefleri için ekonomik ve ticari açıdan üzerimize düşen her görevi eksiksiz şekilde yerine getirmeyi, ülkemize karşı sorumluluğumuz gereği bir borç biliyoruz." dedi.
Kıran: "Türkiye, 15 Temmuz gecesi verdiği demokrasi mücadelesinden zaferle çıktı"
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) organizasyonuyla gerçekleşen "Demokrasi Mücadelesinde Türk Diasporası" webinarı, T.C. Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, DEİK-DTİK Başkanı Nail Olpak, Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım Genel Müdür Yardımcısı Umut Acar ve SETA Berlin Koordinatörü Zafer Meşe'nin katılımlarıyla gerçekleşti. Gazeteci Hakan Çelik'in moderatörlüğünde düzenlenen online konferasta, 15 Temmuz hain darbe girişiminin dünden bugüne yansımaları ve Türk diasporasının dünya çapındaki mücadelesi ele alındı.
Türk milletinin, 15 Temmuz gecesi tüm dünyaya ilham olacak bir demokrasi ve milli irade sınavı verdiğini ifade eden T.C. Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, "Türkiye, FETÖ'nin hain darbe girişimi karşısında gösterdiği örnek duruş ve takdir toplayan mücadele ile bu sınavdan zaferle çıktı. 40 yıldır milletimizin dini hassasiyetlerini istismar eden, haşhaşi metotlarıyla örgüt üyelerinin aklını ve iradesini teslim alan, onları birer suç makinesinde dönüştüren, dünyanın en tehlikeli terör örgütlerinden birinden söz ediyoruz. Ancak, devletimiz ve milletimiz, 15 Temmuz'da sapkın ve gözü dönmüş örgütün 40 yıllık planını 1 gecede yerle yeksan etti. Aziz Türk milleti, Türk tarihine büyük bir not düşerek, demokrasi ve özgürlük mücadelesini bambaşka bir boyuta taşıdı." diye konuştu.
Kıran: "FETÖ ile mücadele dış politikanın en önemli gündem maddelerinin başında geliyor"
FETÖ'nün 160'dan fazla ülkede 800'den fazla eğitim kurumu, binden fazla vakıf ve sivil toplum kuruluşu ile 200'den fazla medya kuruluşu olduğuna dikkat çeken Kıran, "Binlerce şirket, faaliyet gösterdikleri ülkelerin de destekleriyle FETÖ'ye kaynak sağlamaya devam ediyor. Bu çerçevede, FETÖ ile mücadele dış politikamızın en önemli ve öncelikli gündem maddelerinin başında geliyor. Bir yandan faaliyet gösterilen her ülkede FETÖ ile kararlı bir mücadele yürütürken, diğer yandan bakanlık içerisindeki FETÖ yapılanmasını da tespit etmek ve temizlemek için gayret gösteriyoruz. Örneğin; FETÖ okullarından birinin, bütçesinin üçte biri olan 3 milyon doları tek bir STK'dan hizmet alımı için harcadığını; benzer şekilde başka bir FETÖ okulunun yeni açılmış bir inşaat şirketine 8,2 milyon dolarlık ihale verebildiğini yürüttüğümüz çalışmalarla tespit ettik. FETÖ, sadece ülkemiz için değil yerleştiği diğer ülkeler için de büyük bir tehdit. Örneğin, ABD'de hukuk firmalarıyla yürüttüğümüz çalışmalarda örgütün okullarına sağladığı mali desteğin yıllık ortalama 800 milyon dolar olduğunu, bunun yaklaşık dörtte birini de de hortumladığını tespit ettik. FETÖ'nün bu geliri, siyasi nüfuz elde etmek amacıyla kullandığını da biliyoruz.
Doğu Akdeniz'de, Suriye'de, Libya'da, terörle mücadelede gerçekleştirdiğimiz kararlı operasyonlarda adeta düşmanca karşımıza çıkan ülkelerin, FETÖ'yü lojistik ve maddi ölçekte besleyen kaynaklar arasında yer alması asla tesadüfi olamaz. FETÖ ile mücadelede hukuk çerçevesinde attığımız adımlara, sözümüz ona gelişmiş demokrasilerden ses yükseltilmesine, hüküm giymiş ve yargılanan FETÖ mensuplarının serbest bırakılması için her türlü girişimde bulunan ülkeleri de gayet iyi biliyoruz. Ülkemizin FETÖ ile kararlı mücadelesi terör örgütlerini besleyen ve büyüten asıl sebeplerin açığa çıkmasına vesile olmuştur." dedi.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Dünya Türk İş Konseyi (DTİK)'in, ticari diplomasi anlayışı ve Türk diasporamız çerçevesinde, sivil toplum kuruluşları açısından yeni bir soluk getirmelerini takdir ediyoruz. Dünya Türk İş Konseyimizin, küresel ölçekli yapılanması ve ülkemizin pek noktada kabuklarını kırması noktasında DEİK-DTİK Başkanı Nail Olpak ve yönetimine ülkemiz adına ayrıca teşekkür ediyorum." dedi.
Olpak: "FETÖ'ye karşı hala çok uyanık olmalıyız"
40 yıl boyunca adım adım kurgulanan bir hain yapının etkisini ortadan kaldırmak için çok dikkatli olunması gerektiğini ifade eden DEİK-DTİK Başkanı Nail Olpak, "FETÖ'nün küresel etkisini ortadan kaldırmak için dünyanın her yerinde hala çok uyanık olmaya, aktif mücadeleye ve birlikteliği korumaya ihtiyaç var. Diasporamız açısından baktığımızda, bu ihtiyacın Türkiye'deki mücadelede olduğu kadar, ülkemizdeki mücadele yöntemlerine ve altyapısına sahip olamayan diaspora temsilcileri açısından da çok önemli. İş dünyası açısından daha fazla destek verme görevi, işte tam da bu noktada ön plana çıkıyor. Hem verilecek desteğin ülkemiz dışındaki kurumlar tarafından STK, iş dünyası mantığıyla kabulünü daha fazla sağlamak, hem de bizim organizasyonumuz açısından bu desteğin niteliği, bir iş platformunun vereceği destek çerçevesinde olacaktır." dedi.
Olpak: "Diasporayı, bir beyin göçü olarak değil bir beyin kazanımı olarak görüyoruz"
Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) çatısı altında iş insanlarının, akademisyenlerin, sporcuların ve sanatçıların buluştuğunu belirten Olpak, "DTİK, bir başka kuruma alternatif olan değil, bir platform olarak faaliyet gösteren çok değerli bir yapı. Diasporayı, bir beyin göçü olarak görmek yerine bir beyin kazanımı olarak değerlendirmenin çok daha önemli olduğu kanaati içerisindeyiz. Etnik kökeni, inancı, sosyal yaşamı, siyasi görüşü ne olursa olsun bu güzel ülkeye gönülden bağlı olan herkes bizim doğal ya da fiili olarak üyemizdir. Önümüzdeki dönemde de sivil inisiyatif çerçevesinde, hain FETÖ yapılanmasıyla dünyanın her yerinde mücadele etmeyi sürdürecek ve ülkemize karşı sorumluluğumuz gereği bu hain örgüte geçit vermeyeceğiz." dedi.
Acar: "FETÖ ile mücadelede sivil toplum kuruluşlarımıza her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var"
Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım Genel Müdür Yardımcısı Umut Acar ise; "FETÖ ile mücadele, uzun soluklu bir mücadele. Bu mücadelede, yurt dışında sivil toplum ayağına her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var. Türkiye'nin yurt dışındaki imajını olumsuz yönde etkilemeye çalışan ve her türlü hain organizasyonu kurgulayan bu yapıya karşı, yabancı ülkelerde yaşamını sürdüren vatandaşlarımızın da ülkemizi en doğru şekilde anlatması büyük önem taşıyor. FETÖ'cülerin Türk toplumunu yurt dışında temsil etmediğini altını çizerek anlatma noktasında, derneklere ve diasporamıza da çok büyük sorumluluk düşüyor. DEİK ve DTİK de, FETÖ ile mücadeleye ve ülkemizin yurt dışındaki tanıtımı ile gelişimine bu anlamda çok değerli katkılar sunan sivil kuruluşlarımız. Kendilerine bu değerli diaspora faaliyetleri ve destekleri için teşekkür ediyorum. " diye konuştu.
Meşe: "FETÖ'ye karşı mücadelede her kulvarda ortak akılla mücadele etmeliyiz"
FETÖ'ün Almanya'daki sivil yapılanmasına dikkat çeken SETA Berlin Koordinatörü Zafer Meşe, "Bu kirli ve hain yapı, Almanya gibi pek çok ülkede örgütlenerek, karar verici mekanizmalarda bulunan kişiler nezdinde Türkiye aleyhine kara bir propaganda yürütüyor. 1970'li yıllardan itibaren kanserli bir hücre gibi yayılan, organize ve dünyaya yayılmış bir yapıdan söz ediyoruz. Almanya'da özellikle kamuoyunu etkileyen kişilerle, Türk diaspora temsilcileri olarak çok daha kuvvetli ilişkiler kurmalıyız. Özellikle Türk sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte hem stratejik hem de etkin bir mücadele ortaya koymalıyız. Ortak akıl ve vatan sevgisiyle Türkiye'nin pozitif algısı için çalışmalıyız. Bu anlamda DTİK de, Türkiye'nin yurt dışındaki sivil platformlardaki diyalog bağlantıları için büyük önem taşıyor. Sivil çalışmaları çok daha güçlü bir yapıya kavuşturmalıyız." dedi.
DEİK, EU Talks kapsamında, "Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ve Türkiye: İleriye Doğru" konulu webinarını DEİK Yönetim Kurulu Üyesi ve Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir moderatörlüğünde, DEİK Başkanı Nail Olpak ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Başkanı Suma Chakrabarti ve'in katılımıyla 17 Haziran 2020 tarihinde gerçekleştirdi.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) Başkanı Suma Chakrabarti, Türkiye'nin kendi bölgesinde ve ötesinde bir ekonomik güç merkezi olabileceğine dair mutlak inancının devam ettiğini belirterek, yaşanılan sıkıntılı zamanlara rağmen, Türkiye'ye ve geleceğine güvendiğini söyledi. Türkiye'ye güveninin, EBRD olarak, Türkiye'de yaptıkları on yıllık yatırımdan öğrendikleri her şeyden kaynaklandığını dile getiren Chakrabarti, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin etkisinin EBRD bölgelerinde ciddi sorunlara yol açtığını aktardı.
Birçok ekonomik faaliyetin askıya alındığı ve işletmeler potansiyel iflasla mücadele ettiği için değer yıkımının hala büyük bir tehdit olduğuna işaret eden Chakrabarti, "Kriz ayrıca ülkelerimizin güvence altına aldığı zor kazanılan başarıların çoğunun rayından çıkma riskini de beraberinde getiriyor" dedi.
Kovid-19 salgının iş dünyası, kapitalizm, küreselleşme, tedarik zincirleri, ticaret, uluslararası seyahat ve modern şehri değiştiriyormuş gibi hissettiğini vurgulayan Chakrabarti, "EBRD, Kovid-19 pandemisi, büyük ayaklanmalara ne kadar hızlı tepki verebileceğimizi bir kez daha kanıtladı. Mart ortasına kadar acil bir kriz yanıtı başlatan ilk çok taraflı kalkınma bankası olduk. Kovid-19 Dayanışma Paketimiz mevcut müşterilere acil likidite sağlamaya odaklandı. Birkaç hafta sonra hissedarlarımız, ilk pakete dayanmak üzere kapsamlı bir dizi ilave müdahale ve geri kazanım tedbirini onayladılar" dedi.
"Türkiye'nin EBRD bölgelerinde örnek olma ve ilham verme gücü abartılmıyor"
Salgının etkisine karşı koyarak ekonomik iyileşmeyi desteklemenin yanında olacaklarına dikkati çeken Chakrabarti, bunun finansal açıdan 21 milyar avro tutarında olacağına değindi. Türk kurumsal sektörünün ve bankacılık sisteminin ihtiyaçlarına anında ve güçlü bir şekilde yanıt verdiklerini anımsatan Chakrabarti, "Bunu ağırlıklı olarak bankalar aracılığıyla yapıyoruz, aynı zamanda altyapı, sanayi, ticaret, tarım işletmeleri ve enerji sektörlerindeki müşteriler için bir likidite ve işletme sermayesi tesisi aracılığıyla yapıyoruz. Salgının başlangıcından bu yana, özel sektöre verilen kredileri artırmak için kilit Türk bankalarına yarım milyar dolar aktardık." ifadelerini kullandı. Türkiye'nin EBRD bölgelerinde örnek olma ve ilham verme gücünün abartılmadığını dile getiren Chakrabarti, şunları kaydetti: "Türkiye, sadece konumu nedeniyle değil, kendi bilgisi ve başarılı geçiş deneyimi nedeniyle Doğu ile Batı'yı birbirine bağlamak için çok önemlidir. Türkiye'nin bölgesel ticaret ağlarına daha fazla entegre olması ve finansal ve ticari uzmanlığını daha geniş bir şekilde paylaşmasına yardımcı olmak için yaptıklarımızdan gurur duyuyoruz. Türkiye, EBRD'nin iş modelinin ve özel sektöre odaklanmasının birçok farklı ülkede değişiklik sağlayabileceğini kanıtlamıştır. Türkiye, Orta Asya veya Sahra altı Afrika'da yeni yatırım ve bilgi birikimine ihtiyaç duyan daha zor pazarlara açılmaktan korkmuyor."
Olpak: "Türkiye Doğu ile Batı arasında her zaman önemli bir geçit oldu"
DEİK Başkanı Nail Olpak, Türkiye'nin kültürel ve endüstriyel bir merkez olarak Doğu ile Batı arasında her zaman önemli bir geçit olduğunu bunun öneminin şimdi daha iyi anlaşıldığını söyledi. Olpak, devam eden salgının yol açtığı ayaklanmanın, küresel ekonominin kırılganlığını ve bağlı olduğu tedarik zincirlerini zayıflattığını ve bunun piyasa üzerinde yarattığı muazzam etkiden kurtulmanın uzun zaman alacağını aktardı. EBRD'nin, Türkiye'de bugüne kadar 310'dan fazla proje yürüterek 12 milyar avrodan fazla yatırım yaptığını anımsatan Olpak, "Bu yatırımların, özellikle Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ilişkilerde olumlu bir çarpan etkisi olduğundan, EBRD yatırımlarındaki ortaklığın arttığını ve Türkiye'nin EBRD yatırımlarındaki paylarının arttığını görmekten memnuniyet duyacağız" dedi.
Kritik sektörler ve KOBİ'lerin istikrarlı ve büyümelerine yardımcı olmak için yatırım ve kredilerin esas alınacağına dikkati çeken Olpak, "Kovid-19 önemli yatırımları gözden kaçırmamızı sağlayamaz, yenilenebilir enerji, Ar-Ge, sağlık, ulaşım altyapısı ekonomik büyümemizin önemli özellikleri olmaya devam ediyor" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin, coğrafi konumunun dünya ticaretinin kesişme noktasında olması nedeniyle iki büyük avantaj sunduğunu vurgulayan Olpak, sözlerine şöyle devam etti: "Birinci olarak, üretim faktörü donanımındaki çeşitliliğimiz ve uzun yıllara dayanan endüstriyel tecrübemiz sayesinde Türk üretiminin kalitesi. Gelişmiş ve zengin üretim yelpazemiz, önemli bir yatırım merkezi haline gelebilmemiz için rakiplerimizin bir adım önünde olmamızı sağlayacaktır. İkincisi ise Türk politika yapıcıları Türkiye'deki yatırım ortamını iyileştirmek istiyor. Türkiye'nin eylem planları uzun vadeli sürdürülebilir ekonomik büyümeye dayanmaktadır ve bu nedenle tüm ekonomik reform programları artan üretim, Ar-Ge ve ihracata dayanmaktadır."
Özdemir: "Türk şirketleri, Kovid-19 sonrası küresel tedarik zincirlerindeki boşlukları doldurdu"
DEİK Yönetim Kurulu Üyesi ve Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir ise, EBRD'nin Türkiye özel sektöründeki şirketlerin sadece diğer ülkeler ve küresel finansal kuruluşlar ile arasındaki bağını derinleştirmediğini aynı zamanda Türk şirketlere yurt dışındaki kapıların açılmasını sağladığını belirtti. Özdemir, dünya neredeyse tanınmayacak kadar değiştiğini dile getirerek, küresel ekonominin büyük bir mücadeleye girdiğini, bu pandeminin "benzeri olmayan bir krize" sebep olduğunu aktardı. Kovid-19 sürecinde yeni çalışma yolları, yeni iletişim yolları, yeni öğrenme yolları elde ettiklerini dile getierek, "Yeni normale" tanık olunduğunu ve şimdi ise toparlanmaya şahit olunacağını belirtti. Ticari rutinlerin derinden etkilendiğini ve değiştiğini aktaran Özdemir, şu ifadeleri kullandı: "Kovid sonrası manzaradaki değişikliklerin farkında olmadan "ileriye doğruyu" tartışmanın imkansız olduğuna inanıyorum. Gelecekte zor zamanlar olduğunu bilsem de Türkiye'nin bu küresel salgından nasıl çıkacağı konusunda da iyimserim. Türkiye ve Türk şirketlerinin Kovid-19 krizinin bir sonucu olarak küresel tedarik zincirlerindeki bazı boşlukları doldurduğunu gördük."
Açılış konuşmalarının ardından toplantı, soru cevap bölümü ile devam etti.
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu'nun (DEİK) video konferans ile 20 Mayıs 2020 tarihinde düzenlediği DEİK Talks programları kapsamında, DEİK Başkanı Nail Olpak ve DEİK üyelerinin sorularını yanıtladı.
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, büyümenin öncü göstergelerini düzenli bir şekilde takip ettiklerini belirterek, sanayi üretimini, kapasite kullanım oranlarını, imalat siparişlerini ve sanayideki elektrik tüketimi verilerini anlık izlediklerini söyledi. En temel önceliklerinin; "Üretim cephesinde kalıcı bir toparlanmayı sağlamak" olduğunu dile getiren Varank, son iki haftalık dönemde, reel sektörden normalleşmeye ilişkin olumlu sinyallerin geldiğini anlattı. OSB'lerdeki elektrik tüketiminin mayıs başından itibaren artmaya başladığını ifade eden Varank, "Otomotiv ana fabrikalarının tümü çalışıyor. Tekstilde de toparlanmalar var. Gıda, kimya, ilaç ve ambalaj sanayi, salgınla birlikte gücüne güç kattı. Düzenli olarak sektör temsilcileri ve OSB yönetimleriyle bir araya geliyorum. Benim edindiğim izlenim şu: Reel sektörün beklentileri iyileşmeye başladı. Pek çok üretici yatırımdan, ihracat imkânlarından söz ediyor. Tabii biz de Bakanlık olarak, bu potansiyeli hayata geçirecek adımlara odaklanıyoruz. Şundan lütfen emin olun: Sanayimizi her türlü şoka karşı daha dayanıklı hale getirecek ve her durumda ayakta tutacağız" dedi.
Varank: "Mayıs sonuna kadar tüm OSB'lerde Kovid-19 tarama sistemini başlatmak istiyoruz"
Varank, normalleşme sürecinin bir diğer kritik politikasını Organize Sanayi Bölgeleri'nde başlattıkları Kovid-19 testlerinin oluşturduğunu belirterek, Gebze ve Ankara'da düzenli olarak testlerin yapıldığını söyledi. Varank, "Gönül rahatlığıyla ifade edeyim, vaka oranları çok çok düşük seviyelerde. İstanbul, Bursa, Tekirdağ, Manisa ve Gaziantep'te de tarama testlerini yakında başlatıyoruz. Mayıs sonuna kadar artık tüm OSB'lerde bu sistemi devreye almak istiyoruz" dedi.
Herkesi aynı anda etkileyen olağan üstü zamanlardan geçildiğine işaret eden Varank, pek çok uluslararası kuruluşun, küresel ekonominin bu seneyi en az yüzde 3 küçülmeyle kapatacağını tahmin ettiğini hatırlattı. Geçmişte yaşanan pandemilerde bazı ekonomilerin büyüdüğünü anlatan Varank, şunları kaydetti: "Tabi o dönemin ekonomik modeli, savaştan besleniyordu. Bugüne baktığımızda, bambaşka bir ekonomik modelle karşı karşıyayız. Neoliberal düzen sorgulanmaya başladı. En temel sağlık ekipmanlarının üretiminde bile, ülkelerin nasıl çıkmaza girdiğini gördük. Salgının yayılımını engellemek için fabrikalar kapatıldı. En gelişmiş ekonomiler, oldukça sert makro problemlerle karşılaştı. Örneğin, Amerika'da işsizlik oranı sadece 1 ay içinde, yüzde 4'ler seviyesinden yüzde 14'ün üzerine sıçradı. Küresel tedarik zincirleri çökerken, uluslararası ticaret, sermaye akımları ve turizm durma noktasına geldi. Ve tüm bunlarla mücadelede ülkeler, daha önce örneğini görmediğimiz para ve maliye politikaları uygulamaya başladı. 2020 yılına girerken, sanırım hiçbirimizin aklına bu senaryo gelmezdi."
Varank: "Türkiye, bu küresel krizde hem emsallerine hem de gelişmiş ülkelere göre başarılı bir sınav veriyor"
Türkiye'nin virüsün ekonomik etkilerini nisan ayından itibaren yoğun bir şekilde hissetmeye başladığını belirten Varank, Avrupa Birliği başta olmak üzere neredeyse tüm büyük pazarlarda talebin durma noktasına geldiğini söyledi. Halk sağlığını korumak için alınan tedbirlerin doğal olarak iç talebi etkilediğine dikkat çeken Varank, "Ancak şunu çok net bir biçimde görmek gerekiyor. Türkiye, bu küresel krizde hem emsallerine hem de gelişmiş ülkelere göre başarılı bir sınav veriyor. İnşallah bundan sonra da vermeye devam edecek. Bu süreç bizlere, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin de ne kadar etkin işlediğini tekrar gösterdi. İlk günden itibaren, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yerinde ve zamanında adımlar attık.
Dinamik, sonuç-odaklı ve bütüncül bir kamu yönetimi yaklaşımı izliyoruz. Sağlık tedbirlerinin yanı sıra, ekonomik sürdürülebilirliği de dikkate alıyoruz. Gerek salgının seyri, gerekse reel sektörden gelen talepler doğrultusunda üretimi tamamen durdurmadık" dedi.
İstihdamın sürekliliği için kısa çalışma ödeneğinden faydalanma şartlarını kolaylaştırdıklarını belirten Varank, şimdiye kadar 3 milyondan fazla çalışanın hesaplarına 5 milyar liraya yakın kısa çalışma ödeneği yatırıldığını, bu imkandan faydalanamayanlar için nakdi ücret desteği sisteminin başlatıldığını dile getirdi. Yapılan yardımlar, destekler ve çalışmalar hakkında bilgi veren Varank, bu dönemde işsizlik ödeneğinden yapılan ödemelerin 730 milyon lirayı bulduğuna dikkati çekti. Varank, "Yani 10 milyon haneyi sosyal koruma kalkanı şemsiyesi altına alarak nakit desteklerle destekledik. Kamu bankalarımız sektör ayrımı olmaksızın işe devam kredileri açtı ve finansman destekleriyle şirketlerimizin, esnafımızın yanında durdu." ifadelerini kullandı.
Varank: "Hassas bir dengeyi gözetmek durumundayız"
İçinden geçilen ayların en kritik zamanlar olduğuna dikkati çeken Varank, "Hassas bir dengeyi gözetmek durumundayız. Bir taraftan salgında ikinci dalgayla karşılaşmamak için tedbirlere azami seviyede uyulması şart. Diğer taraftan, değişen küresel dengeleri de dikkate alarak yeni normale en iyi şekilde hazırlanmak gerekiyor. Bu manada sizlerin en temel önceliği, çalışanlarınızın sağlığını güvence altına almak olmalı." değerlendirmesinde bulundu. Üretim öncesi ve sonrasını en ince detayına kadar planlamak gerektiğine işaret eden Varank, sanayiciye yol göstermesi için Türk Standarları Enstitüsü ile hazırladıkları kılavuz hakkında bilgi verdi. Yeni normale geçişte iş güvenliğinin yanı sıra, üretim kabiliyetlerinin geliştirilmesinin de son derece kritik olduğunu dile getiren Varank, salgının, kendi kendine yetmenin ne kadar önemli olduğunu hatırlattığı değerlendirmesinde bulundu.
Varank, "Ham maddeyi ve ara-malını yurt içi kaynaklardan karşıladığınızda, dış şoklara karşı daha dirençli oluyorsunuz. Geçen sene Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı'nı başlattık. Uçtan uca bir destek mekanizması tasarladık. Alıcı ve satıcıyı aynı anda destekliyoruz. Makine sektöründe açtığımız çağrıyı yakında sonuçlandıracağız. Önümüzdeki aylarda, diğer öncelikli sektörler için de Hamle Programı devrede olacak. Açacağımız çağrılara yerli ya da yabancı ortaklarınızla başvurmanızı bekliyoruz. Biliyorsunuz küresel şirketler, üretim merkezlerini yeniden yapılandırma yönünde bir arayış içine girdi. Muhtemelen önümüzdeki dönemde üretimde, tek kutuplu dünya düzeninden, çok kutuplu dünya düzenine doğru geçiş olacak. Yeni merkezler ortaya çıkacak, güç dengeleri değişecek. Dolayısıyla bu bölüşümden yüksek pay almaya odaklanmamız gerekiyor" dedi.
Varank: "Türkiye, yeni dönemde dünyanın sayılı bölgesel tedarik merkezlerinden biri olabilir"
Türkiye'nin yeni düzende çok sayıda artısı olduğunu belirten Varank, savunma sanayi, otomotiv, tekstil ve beyaz eşyada sahip olunan üstünlükleri, daha fazla sektöre yaymak istediklerini söyledi. Türkiye'nin yeni dönemde dünyanın sayılı bölgesel tedarik merkezlerinden biri olabileceğini dile getiren Varank, yol haritasını paydaşlarla birlikte şekillendireceklerini, aktif bir ekonomi diplomasisi izleyeceklerini aktardı.
Hükümet olarak sanayicinin yanında olduklarını vurgulayan Varank, "Faaliyetini çeşitlendirmek isteyen, üretken yatırımlara odaklanan ve istihdam oluşturan herkesin yanında olmaya da devam edeceğiz. Sizlerden beklentimiz tedarikçilerinize sahip çıkmanız ve dijital dönüşüme hızla adapte olmanız. Birlikte çalıştığınız KOBİ'lere de lütfen destek olun. Talep canlandığında, onların yetkinliği size güç katacak. Esnek yapıları ve inovatif iş görme tarzlarıyla startuplar'dan en iyi şekilde faydalanın. Gelecek vadeden çok parlak genç girişimler var. Dijitalleşmeye yatırım yapmanızı şiddetle öneriyorum. Başarının anahtarı, sizlerin teknolojik değişime ayak uydurma kabiliyetinizle doğrudan ilişkili. Üretimde, tedarikte ve satışta dijital imkanlardan yararlandıkça, benzeri salgınlara karşı işletmelerinizi daha dayanıklı hale getirmiş olacaksınız" dedi.
DEİK Başkanı Olpak: "Yeni dönemin kazananları, muhataplarına güven verenler olacak"
DEİK Başkanı Nail Olpak, koronavirüs sürecinde DEİK olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Olpak, salgının ilk gününden itibaren, "İşlerimizi askıya almıyoruz", "İşletmelerimizin ve çalışanlarımızın sağlığını ve istihdamını koruyoruz." dediklerini belirtti. Olpak, "İşlerimizi askıya almıyoruz ifademize vurgu yapmak istiyorum. Çünkü, DEİK olarak bu süreçte anlamlı bir tavır sergiledik ve bu tavrımızın vurgulanması önemli. ‘Kimilerinin bütün iş yerlerini uzun süre komple kapatmayı konuştuğu, ‘kimilerinin her yerde uzun süreli sokağa çıkma yasağını konuştuğu' süreçte, uzun soluklu bir mücadele gerektiren bu salgınla, her yerde kontak kapatarak sonuç almak mümkün değildi. Sadece işletmeleri değil, bizzat hane halkını da etkileyecek bir kaos ortamını doğurabilirdi. Devletimizin destekleriyle, iş dünyamızla, finans dünyamızla, çalışanımızla, ekonominin çarklarını durdurmadık. Biliyoruz ki, yeni dönemin kazananları, tedarik ve arz zincirini kopartmadan muhataplarına güven vererek süreci yönetebilenler olacak" dedi.
Olpak: "Saha takımının etkili bir oyuncusu olan iş dünyası olarak, ülkemiz için daha fazla çalışacağız"
Türkiye'nin bu dönemde her yönüyle güzel bir performans sergilediğine işaret eden Olpak, bu süreçte her gün video konferans sistemiyle sayısız İş Konseyi toplantıları gerçekleştirdiklerini, buralardan elde ettikleri taze ve güvenilir bilgileri, çıkan sonuç, sorun ve önerileri, ilgili kurumlara ve bakanlıklara ilettiklerini söyledi. Olpak, "Üyelerimizle birlikte, büyükelçilerimiz ve ticaret müşavirlerimizin de katıldığı 150'nin üstünde online toplantı ve webinar gerçekleştirdik. Bundan sonraki adım adım normalleşme sürecinde, saha takımının etkili bir oyuncusu olan iş dünyası olarak, ülkemiz için daha fazla çalışmaya devam edeceğiz" dedi.
Açılış konuşmalarının ardından Bakan Varank, DEİK üyelerinin katıldığı video konferansta soruları yanıtladı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu'nun (DEİK) video konferans ile düzenlediği DEİK Talks programları kapsamında, DEİK Başkanı Nail Olpak ve DEİK üyelerinin sorularını yanıtladı.
14 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleştirilen DEİK Talks programında DEİK üyeleriyle online olarak bir araya gelen T.C. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadelede Türkiye'nin sergilediği uluslararası dayanışmanın dünyada çok olumlu karşılandığını belirterek, "Bu zor dönemde sergilediğimiz güçlü dayanışma, dünyada güçlü ve güvenilir Türkiye algısını pekiştirdi" dedi.
DEİK üyelerine hitap etmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Çavuşoğlu, DEİK Başkanı Nail Olpak'a daveti için teşekkür ederek, dünyanın içinden geçtiği zor döneme işaret ederek, pandeminin hayatın her alanında hissedilen olumsuz etkilerine dikkati çekti. Uluslararası anlamda eşi benzeri görülmemiş bir krizden geçildiğini söyleyen Çavuşoğlu, Türkiye'de ve yurt dışında hayatını kaybeden Türk vatandaşları için taziyelerini sundu.
Yurt dışındaki Türk vatandaşlarını Türkiye'ye getirmek için düzenlenen uçuşlar olduğunu anımsatan Çavuşoğlu, yaşamını yitiren vatandaşların cenazesini de Türkiye'ye getirmek için çalışmalar yürüttüklerini belirtti. Kovid-19 salgınının ekonomilerde kaçınılmaz olarak ciddi tahribata yol açtığını kaydeden Çavuşoğlu, bunu da en iyi hisseden kesimin iş dünyası olduğunu dile getirdi. Pandemi krizinin 2008'deki ekonomik krizden daha ciddi sonuçlara yol açtığının altını çizen Çavuşoğlu, Dünya Ticaret Örgütünün bu yıl küresel ekonominin yüzde 2,5-9, küresel ticaret hacminin ise yüzde 13-32 oranında küçüleceği tahmininde bulunduğunu aktardı. Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı olan Avrupa Birliği (AB) ve ABD gibi büyük ekonomilerin de Kovid-19 salgınının yol açtığı ekonomik zararlarla mücadele edeceği değerlendirmesinde bulunan Çavuşoğlu, "Hedefimiz, sizlerin ve ülkemizin bu süreçten en az zararla çıkmasıdır" diye konuştu. Çavuşoğlu, daha önce karşılaşılan zorluklardan güçlenerek çıktıklarına işaret ederek, şimdi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde devlet-millet dayanışmasıyla bu krizi fırsata çevirecek ekonomik adımları attıklarına değindi.
Çavuşoğlu: "Tedarik zinciri ve kargo trafiğinin gereksiz yere engellenmemesi için uluslarası platformlarda öncülük ediyoruz"
Bu süreçte serbest ticareti kesintisiz sürdürmenin önemine vurgu yapan Çavuşoğlu, Türkiye olarak çok taraflı ticaret sistemine desteklerinin sürdüğünü ifade etti. Çavuşoğlu, tedarik zinciri ve kargo trafiğinin gereksiz yere engellenmemesi için çaba sarf ettiklerini söyleyerek, Birleşmiş Milletler (BM), G-20, MIKTA (Türkiye, Meksika, Endonezya, Güney Kore, Avustralya) Grubu ve Uluslararası Koordinasyon Grubu gibi çok taraflı platformlarda bu yönde kararlar alınmasına öncülük ettiklerini anlattı. Pandemi sonrası ekonomik toparlanma sürecinde turizmin taşıdığı önemin altını çizen Çavuşoğlu, Türkiye'nin mevcut durumda uluslararası turizmden azami payı alabilmesi için Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile yakın diyalog halinde olduklarını aktardı.
Çavuşoğlu: "Türkiye, yurt dışındaki Türk yatırımcı ve girişimcilere destek veriyor"
Türkiye'nin yurt dışı misyonlarının bulunduğu ülkelerdeki Türk yatırımcı ve girişimcilerine her türlü desteği verdiğini kaydeden Çavuşoğlu, Bakanlık bünyesindeki tüm büyükelçi ve başkonsoloslara bu konudaki çalışmalarını yoğunlaştırmaları yönünde gerekli hatırlatmaları yaptıklarını bildirdi. AB ile gümrük birliği güncellemesi ve vize serbestisi gibi konulara duyulan ihtiyacın daha da artmasını beklediklerini aktaran Çavuşoğlu, gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, gerekse kendinin AB'li muhataplarıyla bu konuyu görüştüğünü dile getirdi. Çavuşoğlu, gelecek döneme ilişkin strateji belirlemeleri gerektiğine değinerek, "Kovid-19 sonrası dönem eskisiyle aynı olmayacak ve bu yeni dünyaya kendimizi adapte etmemiz lazım. Güç dengelerinde ve merkezlerinde ekonomik ve ticari ilişkilerde, çok taraflı uluslararası sistemde değişiklikler kaçınılmaz" değerlendirmesinde bulundu. ABD-Çin ticaret savaşları gibi faktörlerin küresel tedarik zincirlerinde baskı oluşturduğunu anlatan Çavuşoğlu, pandemiye dünyanın tüm bu olumsuz şartlar altında girdiğini anımsattı.
Bakan Çavuşoğlu, salgın sonrası dönemde üretimin sadece belirli bölgelere yoğunlaşma ihtimalinin ciddi riskler barındırdığına işaret ederek, birçok ülke ve devlet için maliyet kadar, tedarik kaynağının yakın coğrafyalarda yer almasının önemli hale geldiğini gördüklerini kaydetti.
Türkiye'nin yakın coğrafyalardaki tedarik zincirlerine entegre olmasının öncelikli olarak benimsenmesi gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, gelecek süreçte yeni yatırımlar çekmek için de DEİK ile birlikte çalışmaya hazır olduklarını duyurdu.
Krizin beraberinde fırsatlar da getirdiğini belirten Çavuşoğlu, "Çin'e yönelik farklı yaklaşımların üretim sektöründe, İtalya, İspanya ve Fransa'nın aldığı ağır darbelerin turizm sektöründe açtığı yeni alanları değerlendirmeliyiz. Bu ülkelerin bu hale gelmesini ya da Çin'in başka türlü sorgulanmasını arzu ettiğimizden söylemiyoruz ama bunlar elimizde olmayan gelişmeler. Dolayısıyla bizim de bunları olumlu anlamda değerlendirmemiz lazım."
Çavuşoğlu: "Bu zor dönemde sergilediğimiz güçlü dayanışma, dünyada güçlü ve güvenilir Türkiye algısını pekiştirdi
Türkiye'nin "Girişimci ve İnsani Dış Politika" inisiyatifine vurgu yapan Çavuşoğlu, "Koronavirüs diplomasisinin faydalarını da şimdiden görüyoruz. Dünyadaki ülkelerin üçte ikisinden fazlası bu süreçte Türkiye'den tıbbi malzeme talebinde bulundu. Bu da ülkemize olan güvenin göstergesidir. Bunlardan 80'ine destekte bulunduk. Bu zor dönemde sergilediğimiz güçlü dayanışma, dünyada güçlü ve güvenilir Türkiye algısını pekiştirdi" dedi. Batı ülkeleri başta olmak üzere Türkiye'ye yönelik dezenformasyonun neden olduğu yanlış algıların da kırılmaya başladığının altını çizen Çavuşoğlu, "İlk defa ülkemizle ilgili basında bu kadar olumlu haber çıktı. Tüm bunlarla her şey çözüldü demiyoruz ama olumlu bir atmosferin olduğunu söyleyebiliriz" dedi. Salgının kontrol altına alınmasıyla Türkiye ekonomisinin hızlı şekilde toparlanacağına olan inancını ifade eden Çavuşoğlu, gelecek dönemde kamu ve özel sektör arasındaki iş birliğinin öneminin daha da artacağını sözlerine ekledi.
DEİK Başkanı Nail Olpak: "Türkiye COVID-19 krizine karşı her alanda başarılı bir performans gösterdi"
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, "Devletimizin destekleriyle, iş dünyamızla, finans dünyamızla, çalışanımızla, ekonominin çarklarını durdurmadık. Biliyoruz ki, yeni dönemin kazananları, tedarik ve arz zincirini kopartmadan muhataplarına güven vererek süreci yönetebilenler olacak. Türkiye bu dönemde her yönüyle güzel bir performans sergiledi" dedi. Olpak, "İçinde bulunduğumuz koronavirüs sürecinde, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, iş dünyasını istişare sürecine dahil ettikleri için bakanlarımıza ve bugün bizimle birlikte olduğu için Dışişleri Bakanımıza DEİK ailesi adına teşekkür ederim." diye konuştu.
Salgının ilk gününden itibaren, "İşlerimizi askıya almıyoruz", "İşletmelerimizin ve çalışanlarımızın sağlığını ve istihdamını koruyoruz" dediklerini anımsatan Olpak, sözlerini şöyle sürdürdü: "İşlerimizi askıya almıyoruz' ifademiz önemliydi. Kafalar karışıktı, işyerlerinin uzun süre kapatılacağı, uzun süreli sokağa çıkma yasağı konuşuluyordu. Böylesi bir durum sadece işletmeleri değil, bizzat hane halkını da etkileyen bambaşka olumsuzluklara yol açabilirdi. Devletimizin destekleriyle, iş dünyamızla, finans dünyamızla, çalışanımızla, ekonominin çarklarını durdurmadık. Biliyoruz ki yeni dönemin kazananları, tedarik ve arz zincirini kopartmadan muhataplarına güven vererek süreci yönetebilenler olacak. Türkiye bu dönemde her yönüyle güzel bir performans sergiledi."
Olpak: "Koronavirüs sürecinde 150'ye yakın online toplantı ve webinar gerçekleştirdik"
Bu süreçte, üyeler, büyükelçiler, ticaret müşavirleri, karşı kanat kuruluşlarıyla, her gün sayısız İş Konseyi toplantılarını video konferans sistemiyle gerçekleştirdiklerini aktaran Olpak, "Buralardan çıkan sonuç, sorun ve önerileri, ilgili kurumlara, bazen anlık, bazen de belli aralıklarla iletiyoruz. Büyükelçilerimiz, başkonsoloslarımız ve ticaret müşavirlerimizin de katıldığı, 150'ye yakın online toplantı ve webinar gerçekleştirdik." dedi. Büyükelçi ve konsolosların adeta DEİK'in üyeleri, İş Konseyi Başkanları gibi söz konusu toplantılara katıldığını anlatan Olpak, onların hem taze ve güvenilir bilgi verdiğini hem de talep ve öneriler için azami gayret gösterdiğini söyledi. Olpak, böyle bir diplomasi ordusuna sahip olunduğu için bunun haklı gururunu da yaşayarak, DEİK Ailesi adına, Bakan Çavuşoğlu başta olmak üzere tüm Dışişleri camiasına teşekkürlerini iletti.
Olpak, başkanı olduğu Dünya Türk İş Konseyi olarak da webinarlarla diasporaya tecrübe paylaşımları yaptıklarını belirterek, şunları kaydetti: "Diasporamızı, bir beyin göçü olarak değil, aksine, bir beyin kazanımı olarak görüyoruz. Desteğinizle, dost diasporalarla ortak lobi faaliyetleri de bir diğer hedefimiz. DTİK Başkanı olarak da Sayın Çavuşoğlu'na özel bir teşekkürüm var. Koronavirüs sürecinde yurt dışındaki vatandaşlarımızın yurda getirilmesi için başka ülkeleri kıskandıracak derecede seferber oldunuz. Hepimiz size minnettarız. Bundan sonraki adım adım normalleşme sürecinde, saha takımının etkili bir oyuncusu olan iş dünyası olarak, ülkemiz için daha fazla çalışmaya devam edeceğiz." şeklinde konuştu.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu'nun (DEİK) video konferans ile düzenlediği DEİK Talks programları kapsamında, DEİK Başkanı Nail Olpak ve DEİK üyelerinin sorularını 13 Mayıs 2020 tarihinde yanıtladı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Türk özel sektörünün dış ticaret, uluslararası yatırımlar, hizmetler, müteahhitlik ve lojistik başta olmak üzere, dış ekonomik ilişkilerini yürütme, Türkiye'nin ihracatını artırmaya katkı sağlama ve uluslararası alanda iş geliştirme çalışmalarını koordine etmekle görevli DEİK ailesi ile bu toplantı vesilesi ile bir araya gelmiş olmaktan mutluluk duyduğunu belirtti. Tüm dünyayı etkisi altına alan ve küresel ekonomiye ciddi bir darbe vuran Covid-19 salgının ekonomiye ve küresel sürece etkilerini incelemek ve buna yönelik hazırlık yapmak için sahada adım adım yoğun bir mesai harcadıklarını ifade eden Albayrak, "İşte bu kapsamda ekonominin tüm paydaşlarıyla görüşmelerimizi ve istişarelerimizi sürdürüyoruz. Bugün de DEİK ailesi ile gerek salgının ekonomimize etkilerini gidermenin yollarını, gerekse Türkiye ekonomisi için yeni sürecin potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek için atılacak adımları konuşalım istedik. Salgınla mücadelemizi beş temel hedef üzerine inşa ettik. Vatandaşlarımızı salgından korumak ve hastalananları en iyi koşullarda tedavi etmek. Salgından ekonomik anlamda olumsuz etkilenenlere maddi destek vermek. Ekonomik katma değer oluşturan firmalarımızın geçici likidite sıkışıklığı nedeniyle kepenk kapatmasının önüne geçmek. İstihdamı ve hane halkı gelirini korumak, sağlık, gıda üretim ve dağıtımı, elektrik, su ve doğal gaz gibi temel hizmetlerin kesintisiz sürdürülmesi için gereken tedbirleri almak" dedi.
KGF paketli İş'e devam paketi kapsamında 190 bin 453 firmamıza yaklaşık 137 milyar TL'nin üzerinde finansman sağlandığını belirten Albayrak, buradaki şirketlerin yüzde 97'sini KOBİ'lerin oluşturduğunu söyledi. 1 milyon 16 bin 600 esnafa 23 milyar TL'nin üzerinde finansman desteği sağladıklarını aktaran Albayrak, tüm başvurularda yüzde 85'in üzerinde, dünyada eşi benzeri olmayan bir geri dönüşle, finansman sağlama oranı yakaladıklarını, bankacıların bunun ne kadar önemli detay olduğunun farkında olduğunu söyledi. Albayrak, eksiklerin olabileceği; ancak devamlı olarak sahadan talepleri toplamaya, gereken ilave tedbirleri almaya devam ettiklerini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yapılanları en iyi siz iş insanlarımız biliyorsunuz. Covid-19 pandemisi ile mücadelede devreye aldığımız Ekonomik İstikrar Kalkanı adımlarımızın maddi tutarı 240 milyar TL'ye ulaştı. Bu miktar, milli gelirin yüzde 5'i civarındadır. Biz sadece devreye alınan adımların maddi tutarını dile getirmekteyiz. Eğer bazı ülkeler gibi ekonomik büyüklüğünü çarpan etkisiyle ifade etmemiz gerekirse, bu rakam 525 milyar TL'yi bulmaktadır. Bu da milli gelirin yaklaşık yüzde 11'ine denk gelmektedir. İster maddi tutarı ister ekonomik büyüklüğü dikkate alın, Türkiye salgın kapsamında destek/milli gelir oranında dünyadaki çok iyi konumda olan ülkelerden biridir. Mali önlemlerin milli gelire oranında Fransa yüzde 5, Almanya yüzde 4,9, Çekya yüzde 4,7, İtalya yüzde 1,4 seviyesinde kalmıştır. Her zaman bu sürecin dinamik bir süreç olduğunu, gerekli tüm adımların ihtiyaç duyulan anda atılmaya devam edeceğini ifade ettik."
Albayrak: "Ülkemiz için ortaya çıkan potansiyeli sonuna kadar değerlendireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın"
Bakan Albayrak, salgın süresinde olduğu gibi salgın sonrasında da arzu edilen toparlanmayı sağlamak ve ortaya çıkan potansiyeli değerlendirmek için yine tüm imkânlarla vatandaşın, esnafın ve iş dünyasının yanında olmaya devam edeceklerini vurguladı. Albayrak, Türkiye olarak Covid-19 salgınıyla, kur saldırılarının etkilerini gidermek ve ekonominin bağışıklık sistemini güçlendirmek adına yoğun bir mücadele verdikleri dengelenme sürecinin sonunda karşılaştıklarını belirterek, dengelenme döneminin kazanımlarını iş dünyasının yakından bildiğini dile getirdi. Albayrak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yüzde 24 olan politika faizlerinin yüzde 8,75'e düştüğü, yüzde 35-40'lara çıkmış piyasa faizlerinin yüzde 7-8'lere düştüğü, enflasyonda tek haneleri gördüğümüz ve o yönde yol aldığımız bir başarı dönemi yakaladık. Bugün de Covid-19 salgının ekonomimize etkilerini gidereceğimizden, ülkemiz için ortaya çıkan potansiyeli sonuna kadar değerlendireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Siyasi ve tabanı olmayan tartışmalarla oluyor. Şahsım özelinde konuşuyorum; hiçbir dönem bu enerji tüketen, ülkeye hiçbir faydası, katkısı olmayan dili ve içeriği muhatap almadan hedeflerimize odaklı şekilde emin adımlarla yürümeye devam ediyoruz."
Albayrak, "Türkiye sağlam bilançosu ile bu süreci en rahat atlatacak ülkelerden birisidir." diyerek, dünya ülkelerinin borçluluk durumuna bakıldığında, net borçluluğun milli gelire oranının bunun en önemli göstergesi olduğunu söyledi. Bundan sonraki süreçte de en iyi, en doğru politikaları uygulayacaklarını vurgulayan Bakan Albayrak, "Önümüzde çok ama çok umut verici bir dönem var. Benim hayat bakış açım bu. Bardağın hep dolu tarafını daha da artırarak pozitif ve güçlü bir gündemle yolumuza devam edeceğiz. Bu dönemi tüm dış ticaretimizi yeniden ele alacak kapsamlı bir bakış açısıyla kurgulayacağız. Hatta kurgulamaya başladık, yakında çok farklı adımları görmeye devam edeceğiz. Sağlık alanında ortaya koyduğumuz başarı, Türkiye'nin salgın süresince dünyanın tamamına uzattığı yardım eli, ülke sayısı 60'ı geçti, milletimizin sergilediği eşsiz dayanışma fotoğrafı her anlamda bir güven ülkesi olduğumuzu bir kez daha ispatladı" dedi.
Albayrak: "Kearney raporu değerlendirmelerinin ötesinde fırsatlara ve potansiyele sahip olduğumuzu biliyoruz"
Uluslararası danışmanlık şirketi Kearney'nin Türkiye ile ilgili "Türkiye'yi Geleceğin Küresel Değer Zincirlerinde Konumlandırmak" adlı bir rapor yayınladığını anımsatan Albayrak, sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye'nin Covid-19 sonrası değişimlerden en çok fayda sağlayacak ülkelerin başında geleceğini vurguluyor. Salgının etkisiyle tedarik zincirlerinin kısalacağını ve Avrupa ülkelerinin yakın yerlerde üretim yaptırmayı tercih edeceği öngören bu rapor, bu eğilimin Türkiye'nin yıldızının parlamasına yol açacağını ifade etti. Türkiye'nin toplam ihracatının salgın sonrası dönemde yıllık bazda 16 milyar dolar artış göstereceği tahmininde bulunan bu raporun değerlendirmelerinin ötesinde fırsatlara ve potansiyele sahip olduğumuzu biliyoruz. Özellikle dijitalleşme ve e-ticarette dünyanın en iyi ülkelerinden birisi durumundayız. Dünyanın bir kez daha önemini anladığı sağlık alanında gerek altyapımız gerek teknoloji üretim kapasitemizi daha iyi değerlendireceğiz."
Albayrak: "Tüm ilişkili olduğu ülkelere, networklerine Türkiye'nin fırsatlarını anlatma noktasında etkin kullanmalıyız"
Şimdiden küresel alanda kayan yatırımlar için öncelikli tercih ülkesi sinyallerini almaya başladıklarını belirten Albayrak, "Özellikle DEİK ailesine çok önemli bir iş düşüyor. Bunu sizlerle birlikte en iyi şekilde değerlendireceğiz. Turizmde, güçlü sağlık sisteminde ve Korona sertifikası uygulamaları ile önce iç turizmde ardından dış turizmde güven verecek ve canlanmayı sağlayacak adımları atmaya başladık." İfadesini kullandı. Bu dönemi bir kuluçka bir tohum atma dönemi olarak değerlendirdiğini belirten Albayrak, "DEİK'in tüm ülke bazlı iş konseyleri bu dönem durmadan interaktif bir politika, diplomasi, ekopolitik, ekodiplomasi yürütmeli. Tüm ilişkili olduğu ülkelere, networklerine Türkiye'nin fırsatlarını anlatma noktasında etkin kullanmalıyız. İş bazlı konseyleri yeni yatırım alanlarını, yeni ihracat alanlarını çok iyi araştırmalılar. Biz sizden gelen her teklife açığız. Türkiye yakın zamanda çok daha iyi bir noktaya gelecek." şeklinde konuştu.
Olpak: "Doğru tedariki sağlayabilecek ülkenin Türkiye olduğu düşüncemiz tescilleniyor"
DEİK Başkanı Nail Olpak, Türkiye'nin yeni dönemde, kendine yetebilmesinin yanında diğer ülkelere de yardım ulaştırmasıyla, güzel bir performans sergilediğini belirterek, "Daha önce de Çin ile Avrupa arasında doğru tedariki sağlayabilecek ülkenin Türkiye olduğunu ifade ediyorduk, zannederim bu düşüncemiz tescilleniyor." dedi. Olpak, yeni tip Koronavirüs (Kovid-19) salgınında kafaların karışık olduğu ilk günden itibaren, "İşlerimizi askıya almıyoruz", "İşletmelerimizin ve çalışanlarımızın sağlığını ve istihdamını koruyoruz" prensipleriyle hareket ettiklerini söyledi. Olpak, "İşlerimizi askıya almıyoruz" ifadesine vurgu yapmak istediğini belirterek, "Kimilerinin bütün iş yerlerini uzun süreli kapatmayı konuştuğu, kimilerinin her yerde uzun süreli sokağa çıkma yasağını konuştuğu bir süreçte, uzun soluklu bir mücadele gerektiren bu salgında, her yerde kontak kapatarak sonuç almak mümkün ve doğru değildi." şeklinde konuştu. Çarkların optimal seviyede dönmesinin, zincirin halkalarını koruyacağını dile getiren Olpak, "Aksi davranış, sonucu sadece işletmeleri değil bizzat hane halkını da etkileyecek bir kaos ortamını doğurabilirdi. Desteklerinizle, ertelemelerinizle, iş dünyamızla, finans dünyamızla, çalışanımızla, ekonominin çarklarını durdurmadık" dedi. Sorunların olduğunu ama onlara güzel sorunlar dediğini belirten Olpak, "Çünkü biz bugün, 'tedarik zinciri koptu, üretemiyoruz', 'üretsek ne olacak ki lojistik mi var, nasıl sevk edeceğiz', 'sipariş alamadık ki ne üretelim' sorularına da cevap arayabilirdik." ifadelerini kullandı.
Olpak: "Yeni dönemin kazananı, tedarik ve arz zincirini kopartmadan süreci yönetebilenler olacak"
Yeni dönemin kazananın, tedarik ve arz zincirini kopartmadan, muhataplarına güven vererek süreci yönetebilenlerin olacağını dile getiren Olpak, Türkiye'nin yeni dönemde, kendine yetebilmesinin yanında, diğer ülkelere de yardım ulaştırmasıyla, güzel bir performans sergilediğine dikkat çekti. Olpak, "Daha önce de Çin ile Avrupa arasında doğru tedariki sağlayabilecek ülkenin Türkiye olduğunu ifade ediyorduk, zannederim bu düşüncemiz tescilleniyor" dedi. DEİK olarak Kovid-19 sürecinde etkili bir iletişim stratejisi uyguladıklarını, uzmanlarla iş dünyasının nabzını tuttuklarını aktaran Olpak, "Büyükelçilerimiz, ticaret müşavirlerimiz, karşı kanat kuruluşlarımızla, her gün sayısız iş konseyi toplantıları gerçekleştiriyoruz. Bu toplantılar, günlük ve güvenilir, sahadan gelen veri kaynağımız. Toplantılarımızı video konferans sistemiyle gerçekleştiriyor, çıkan sonuç, sorun ve önerileri, ilgili kurumlara ve sizlere, bazen anlık, bazen de belli aralıklarla iletiyoruz. Bundan sonraki normalleşmenin saha takımının etkili oyuncusu olan iş dünyası olarak da gerekeni yapmak için hazırız" dedi.
Açılış konuşmalarının ardından Bakan Albayrak, DEİK üyelerinden 550 iş insanının katıldığı video konferansta soruları yanıtladı.
DEİK ile Türk Kızılay'ı ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatıyor
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Türk Kızılay'ın "Dertler Paylaştıkça Bitecek, Yeter ki İnan Buna" mottosuyla başlattığı Ramazan kampanyasına katıldı. DEİK Başkanı Nail Olpak ve Türk Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık tarafından online olarak imzalanan iş birliği protokolü ile tüm DEİK üyeleri adına hazırlanan yardım kolileri, Türk Kızılay'ı tarafından Ramazan ayında ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak.
Ramazan Bayramı için çocukları da unutmayan DEİK, Arefe Çiçekleri geleneğini bu yıl da sürdürecek. Türk Kızılay'ı ile imzalanan protokol kapsamında, DEİK'in her bir üyesi adına ihtiyaç sahibi yüzlerce çocuğun bayramlık kıyafetleri alınacak.
Olpak: "El ele vererek ve paylaşarak tüm zorlukların üstesinden geleceğiz"
Ramazan ayının yardımlaşma ve dayanışma için en nadide zaman olduğunu ifade eden DEİK Başkanı Nail Olpak, "DEİK Ailesi olarak, her zaman olduğu gibi koronavirüs sürecinde de tüm zorlukları el ele vererek aşacağımızı biliyoruz. Mübarek Ramazan ayı, bereketiyle gelen ve paylaştıkça güzelleşen nadide bir zaman. Biz de DEİK olarak, tüm üyelerimiz adına ihtiyaç sahiplerine el uzatmak ve ihtiyaç sahiplerimizin yüzlerinde bir tebessüm olmayı arzuluyoruz. Asırlık çınarımız Türk Kızılay'ı ile imzaladığımız iş birliği protokolü kapsamında da; Ramazan ayı vesilesiyle hazırlanan gıda yardımı kolileriyle ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın yanında olacağız. Ne mutlu ki, köklü geleneğimiz Arefe Çiçeklerini de yaşatmaya devam edeceğiz. Ramazan bayramında, ihtiyaç sahibi çocuklarımızın yüzünü güldürecek ve her bir üyemiz adına çocuklarımızın bayramlık kıyafetlerini Türk Kızılay ile ulaştıracağız. Başta Genel Başkanı Kerem Kınık olmak üzere tüm Türk Kızılay Ailesine, iş birlikleri için teşekkürlerimi sunuyorum. Milletimizin benzersiz yardımlaşma ve dayanışma kültürü ile ülkemizin güzel yarınlarına hep birlikte adım atacağımıza inanıyorum." dedi.
Koronavirüs salgını sebebiyle zor bir dönemden geçerken, Türkiye'nin imkanlarını birbiriyle paylaşarak örnek bir dayanışmaya imza attığını belirten Türk Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, "Zor zamanlar yaşadığımız bu Ramazan ikliminde DEİK'in, Türk Kızılay ile ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza yardım elini uzatması ve örnek bir dayanışma göstermesi, bizi son derece mutlu ediyor. DEİK'in her bir üyesi adına hazırlayacağımız gıda yardım kolileri ve çocuklarımızla buluşturacağımız bayramlıklarla, Ramazan ayında ihtiyaç sahibi insanlarımızın destekçisi olacağız. Burdur, Isparta ve Eskişehir illerimizdeki 13 ilçemize bu anlamlı yardımları sahiplerine ulaştıracağız. İş dünyasının da kıymetli destekleriyle, herkesin elindeki imkanı paylaştığı ve aynı gemide olduğumuz bir süreci yaşıyoruz. DEİK Başkanı Sayın Nail Olpak ve DEİK Ailesinin tüm üyelerine ayrı ayrı teşekkür ediyor, kendilerine şükranlarımı sunuyorum. Zor günleri paylaşarak geride bırakacağız." diye konuştu.
DTİK, Prof. Gökhan Hotamışlıgil ve Prof. Daron Acemoğlu'nun katılımlarıyla Koronavirüs ve Küresel Ekonomiye Etkileri konulu online seminer düzenledi.
DÜNYACA ÜNLÜ İKİ TÜRK BİLİM İNSANI KORONAVİRÜSÜ VE KÜRESEL EKONOMİYE ETKİLERİNİ DEĞERLENDİRDİ
Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) tarafından düzenlenen ve DEİK/DTİK Başkanı Nail Olpak, Harvard Üniversitesi JS Simmons Genetik ve Metabolizma Profesörü Prof. Gökhan Hotamışlıgil ile Massachusetts Teknoloji Enstitüsü İktisat Profesörü Prof. Daron Acemoğlu'nun katıldığı "Koronavirüs ve Küresel Ekonomiye Etkileri" temalı online seminer yoğun ilgi gördü. 500 kişinin izlediği online seminerde, Prof. Gökhan Hotamışlıgil Covid-19 virüsünün bireyler ve toplum sağlığı üzerindeki etkilerini aktarırken, Prof. Daron Acemoğlu ise koronavirüsün küresel ekonomiye ve devletlere olan etkisini tüm boyutlarıyla ele aldı.
Programın ev sahipliğini yapan DEİK-DTİK Başkanı Nail Olpak, online seminerin açılışında yaptığı konuşmasında, önümüzdeki dönemde başta tüketici refleksleri ve çalışma alışkanlıkları olmak üzere günlük yaşamın pek çok alanında değişim yaşanacağına dikkat çekti. Bu davranış ve alışkanlık değişikliklerinin, öncelikle yatırım alanlarını etkileyeceğini belirten Olpak, sabit getirilerin öngörülebilir olduğu bir dönemden, hemen hemen tüm fiyatlamaların karmaşıklaştığı, faiz ile kur oranlarının tahmin edilemez olduğu ve başta altın olmak üzere emtia fiyatlarının belirsizleştiği yeni bir döneme girildiğini ifade etti. Bu süreçte enflasyonun öneminin de sorgulanması gerektiğini dile getiren DEİK-DTİK Bakşkanı Nail Olpak, e-ticaret ve lojistiğin de ticaret hayatında ağırlığının artacağını söyledi.
Gökhan Hotamışlıgil: "Bir virüs, askeri savaş araçlarından çok daha etkili olabilir. Artık dünyada en fazla askeri cihazlar değil, tıbbi cihazlar üretilebilir"
Covid-19'un daha önce karşılaşılmayan yeni tip bir virüs olmasından dolayı, tüm dünyanın bu salgın karşısında yetersiz ve çaresiz kaldığını belirten Prof. Gökhan Hotamışlıgil, "Bir problem ne kadar küresel boyutlu ise, çözümü de bir o kadar küresel olmak zorunda. Artık hiçbir devletin halk sağlığını ihmal etme lüksü yok. Önümüzdeki dönemde bu konuda bir patlama yaşanacaktır. Dünya genelinde askeri cihaz üretimi, liderliği tıbbi cihaz üretimine bırakabileceğini düşünüyorum. Çünkü artık bir virüsün, askeri savaş araçlarından çok daha etkili olduğunu tüm dünyanın gördü." dedi.
Prof. Hotamışlıgil, bilginin hızının muazzamlığına da ayrıca dikkat çekti. Virüsün genetik haritasının rekor hızda çıkartıldığına dikkat çeken Hotamışlıgil, aşı bulunmasının çok önemli olmasına karşın, güvenlik konusundaki çalışmaların uzun bir zaman aldığını belirtti. Ardından etkinlik ve koruyuculuk çalışmalarının tamamlanması gerektiğini söyleyen Hotamışlıgil, bu sonuçları almadan, geniş kitlelerle paylaşılmak üzere aşının piyasaya sürülemeyeceğini belirtti.
Hotamışlıgil: "Virüs kaçacak, biz kovalayacağız"
Temel olarak 2 senaryo olduğunu belirten Hotamışlıgil, ilk senaryonun ise virüsün yayılmasında birinci dalgayı şiddetle baskılamak olduğunu ifade etti. Prof Gökhan Hotamışlıgil, pandemi varken kalp krizlerinin, kanserlerin durmadığını ve sürü bağışıklığı uygulanmaya çalışılırsa bunu kaldıracak sağlık kapasitesinin hiçbir ülkede olmadığını belirtti. Bu sürecin 1 ila 1,5 yıl sürmesini öngördüğünü belirten Hotamışlıgil, "İlacın bulunması her şeyi değiştirebilir. Bu süreci ne kadar iyi kontrol edebilirsek, gelecekte o kadar radikal önlemler almamıza gerek kalmayabilir. Şu an olabildiğince fazla test yapılması gerekiyor" dedi.
Serolojik testlerin önemine vurgu yapan Hotamışlıgil, serolojik testin yaygınlaştırılarak, bunu atlatmış ama atlattığını bilmeyen kişilerin normal yaşamlarına geri dönmelerinin önemine dikkat çekti ve ne kadar çok serolojik test yapılırsa, o kadar fazla insanın iş gücüne geri dönebileceğini söyledi.
Prof. Gökhan Hotamışlıgil, Türkiye'nin acil olarak atması gereken adımları ise şöyle sıraladı:
- Sağlık sisteminin güçlendirilmesi,
- Can kaybının kontrolü,
- Bunun için de sağlık kapasitesinin arttırılması ve doktorların korunması,
- İzolasyonun sosyalden sorumlulukta, zorunluya doğru kaydırılarak, tedbirlerin artırılması gerektiğini,
- Test sayısının arttırılması,
- Türkiye'nin, bilime ve yetkinliğe yaptığı yatırımı çok üst seviyeye çıkarması,
- Salgın hastalıklarla mücadele edecek merkezlerin kurulması, personellerin yetiştirilmesi.
Daron Acemoğlu: "Bu dönemi doğru değerlendirirsek çok daha iyi bir sağlık sistemi kurabilir ve daha iyi bir refah devleti inşa edebiliriz"
Prof. Daron Acemoğlu, salgının ekonomi üzerinde çok derin ve uzun sürekli etkileri olacağını belirtirken, şu anda ABD'nin %50'sinin ekonomiye katkıda bulunamadığını belirtti. Bunun da ekonomik faaliyetlerin %30'a yakın azaldığı anlamına geldiğini ifade eden Acemoğlu, ABD tarihindeki normal bir resesyonda bile firmaların %3'ünün iflas ettiğine dikkat çekerek, pandeminin tüm dünyaya yayıldığını ve bunun ekonomi üzerindeki etkiyi derinleştirdiğini belirtti.
Çin, Güney Kore, Singapur ve Tayvan'da olduğu gibi devlet ve sivil toplum arasında yeni teknolojilerle sosyal önlemler artırılarak alınırsa, ekonominin de düzelerek geri döneme hızının rahatlatılabileceğini belirten Acemoğlu, Çin'in pek çok hata yapsa da bunu tepeden inme bir şekilde yaptığını ve sonuç aldığını ifade etti.
Prof. Acemoğlu, zor bir dönemden geçsek de sosyal ve politik olarak umut olduğunun altını çizdi. Dünya'nın küresel sosyal ve politik sisteminin değişmemesinin mümkün olmadığını belirtti.
Ekonomist Friedrich Hayek'in "devletin ekonomik gücünü artırırsa, demokrasinin zayıflayacağı" tezinin yanlışlanabilir olduğunu, İsveç örneği vererek belirten Acemoğlu, bu dönemi doğru bir şekilde değerlendirilirse, çok daha iyi bir refah devleti kurmanın, çok daha iyi bir sağlık sistemi kurmanın mümkün olacağını ifade etti. Bunun kolay olmadığını belirtirken hala umudun yüksek olduğunu vurguladı. Tüm dönemlerde olduğu gibi her şeyin insanların elinde olduğunun altını çizdi.
Acemoğlu, tedarik zincirlerinin kuvvetli bir şekilde desteklenmesi gerektiğini belirtti. Sosyal mesafe politikalarının ve önlemlerin en azından 1-2 yıl daha alınmaya devam etmesi gerektiğini, bir gün işe dönsek bile, uzun bir süre lokantalara dönemeyeceğimizi ifade etti. Zira, salgının Afrika'ya ve bazı başka bölgelere daha yeni yeni geçtiğini söylerken, Amerika ve Avrupa'da şu an durdurulsa dahi, başka bölgelerde ikinci bir dalga olarak tekrar gelebileceğini ve tedbirli olmak gerektiğini ifade etti.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Kovid-19 salgını süreciyle ilgili, önceliğin insan sağlığı olduğu vurgusuyla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a mevcut şartlarda faaliyetlerin durmaması gerektiğini ve sokağa çıkma yasağının kimseye faydası olmayacağını anlatan bir mektup gönderdi.
DEİK Başkanı Nail Olpak imzalı mektupta şu ifadelere yer verildi:
"DEİK olarak, bizim de önceliğimiz şüphesiz ki insanımızın sağlığı. Bu amaçla alınan ve alınacak tüm tedbirlerin destekçisi olduğumuzu belirtmek isteriz.
Bunu unutmadan, ekonomik faaliyetlerimizi de optimal düzeyde sürdürmek gibi çok önemli ve vazgeçilemez bir sorumluluğumuz daha var. İşte bu sorumlulukla ve sağlığımızın yanında işlerimizin de sağlığını korumamız gerektiği inancıyla; "Tedbirlere Uyuyoruz", "Sağlığımızı Koruyoruz" ve "İşlerimizi Askıya Almıyoruz" prensibiyle, duruma hızlı bir adaptasyon sağladık.
Çarkların optimal seviyede dönmesi gerekiyor
Tüm dünyayı saran virüsün, ülkemize vereceği zararları en aza indirme çabaları sürerken, ülkesini seven ve ona inanan iş insanları olarak, ekonomi alanındaki çarkların da optimal seviyede dönmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Tüm faaliyetlerin durdurulması veya genel sokağa çıkma yasağı kimsenin yararına olmayacak
Virüs salgınının ülkemizdeki etkisinin bugünkü durumunu bizim elimizdeki verilerle değerlendirdiğimizde; geçtiğimiz günlerde farklı şekillerde gündeme getirilen; tüm işletmelerin faaliyetlerinin durdurulması veya genel bir sokağa çıkma yasağı uygulamasının, ne insanımızın yararına, ne işletmelerimizin yararına, ne de bunların sonucu olarak ülkemizin yararına bir tavır olmayacağına inanıyoruz. Bu görüşümüz, yukarıda izah etmeye çalıştığımız, geniş çerçevede yürüttüğümüz ve yürüteceğimiz istişarelerimizin sonundaki ortak kanaatimizdir.
Gerekli durumlarda her karara saygılıyız
Elbette, ilerleyen süreçlerde, sizlerin elinde bulunan çok daha detaylı verilere bağlı farklı adımlar atılması gerekirse, o kararlar çerçevesinde ve onlara uyarak hareket etmemiz gerektiği de aşikardır.
Şüphesiz ki, uzun soluklu bir mücadele dönemindeyiz ama sonunda bu virüs saldırısını en az hasarla atlatacak, bu küresel soruna karşı yürüttüğümüz mücadeleyi kazanacağız. Bugün bize düşen, milletimizin o başarı gününü düşünerek çalışmaktır. Hayatın normale döneceği o günlere toplum olarak sağlıklı, mutlu ve müreffeh şekilde ulaşmak için dualarımızı ve çalışmalarımızı eksik etmeyeceğiz."